"Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması ve Putin’le olası bir Suriye pazarlığı, bölgede kartları yeniden dağıtabilir. Ancak Türkiye’nin, bu süreçte aktif bir aktör olarak sahada güçlü bir varlık göstermesi ve çıkarlarını koruyacak diplomatik adımları atması şarttır” dedi.
Aydemir, İsrail’in Suriye’de PYD/YPG’ye verdiği desteğin sürdüğünü ve bu durumun Türkiye’nin bölgedeki operasyonel yeteneklerini sınırlama riski taşıdığını belirtti. “Suriye’nin istikrarsız kalması, İsrail’in stratejik hedeflerinden biridir. Ancak Türkiye’nin, sınır güvenliğini ve bölgedeki insani düzeni sağlama konusundaki kararlılığı devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
UKRAYNA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN POZİSYONU: YABANCI LEJYONLARIN ROLÜ
Rusya-Ukrayna savaşındaki yabancı lejyonların giderek daha belirleyici bir aktör haline geldiğini belirten Aydemir, bu durumun bölgesel ve küresel dengeler üzerindeki etkisine vurgu yaptı. “Türkiye, Ukrayna krizinde dengeli bir politika izleyerek hem bölge güvenliğini hem de uluslararası hukuk düzenini gözetmelidir. Bu süreçte Kuzey Kore gibi otoriter rejimlerin askeri desteği, savaşın daha karmaşık bir hale gelmesine yol açmaktadır” dedi.
Ayrıca Aydemir, Rusya ile Ukrayna arasında süren çatışmanın yalnızca bir cephe savaşı değil, küresel bir güç mücadelesi olduğunu vurgulayarak, “Türkiye, bu süreçte barışa öncülük eden bir diplomatik hat oluşturabilir” açıklamasında bulundu.
İÇ POLİTİKADA KUTUPLAŞMA VE MUHALEFETİN STRATEJİLERİ
CHP’nin son dönemdeki muhalefet stratejileri ve iç tartışmalarını ele alan Aydemir, bu durumun Türkiye’nin siyasi istikrarını tehdit ettiğini ifade etti. “CHP’nin Meclis’teki barikat eylemi gibi sıra dışı hareketleri, demokratik siyasetin ruhuna aykırıdır. Bu tür eylemler, yalnızca kısa vadeli siyasi gösteri amacına hizmet ederken, uzun vadede toplumsal kutuplaşmayı artırmaktadır” dedi.
DEM Parti ile CHP arasındaki ittifakın, muhalefetin siyasi kimliğini zayıflattığını belirten Aydemir, şunları ekledi: “Muhalefetin sertlik yanlısı küçük grupların etkisinde kalması, Türkiye’nin demokratik geleceği için risk oluşturuyor. Daha yapıcı bir muhalefet anlayışına ihtiyaç var.”
NÜFUS KRİZİ: TÜRKİYE’NİN VAROLUŞSAL TEHDİDİ
Aydemir, Türkiye’nin hızla yaşlanan nüfusuna dikkat çekerek, bu sorunun çözümü için ulusal politikalar geliştirilmesi gerektiğini söyledi. “Doğurganlık oranlarındaki düşüş, Türkiye’nin demografik yapısını ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu durum, ekonomik ve sosyal sorunlara zemin hazırlayabilir. Hükümetin, bu konuda aile destek politikalarını genişletmesi elzemdir” dedi.
TSK VE DİSİPLİN: TEĞMENLER VAKASI ÜZERİNDEN BİR ANALİZ
Teğmenler vakasına da değinen Aydemir, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) disiplin anlayışının korunmasının önemine dikkat çekti. “Ordumuz, iki bin yıllık tarihi boyunca disiplini temel ilke olarak benimsemiştir. Ancak bazı çevreler, TSK’yı siyasi tartışmaların içine çekmeye çalışıyor. Bu girişimler, sadece orduya değil, ülkemizin milli güvenliğine zarar verir” dedi.
İbrahim Aydemir, Türkiye’nin hem iç hem de dış politikada daha güçlü ve istikrarlı bir duruş sergilemesi gerektiğini belirtti. “Türkiye, bölgede lider ülke konumunu korumak için stratejik adımlar atmalı ve toplumsal birliği gözeten politikalar üretmelidir. İç politikada kutuplaşmanın önüne geçerken, dış politikada ise aktif ve kararlı bir diplomasi yürütmeliyiz” dedi.