Araştırma şirketi sormuş; “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” diye. Türkiye ne demiş? Açık, net, tartışmasız bir yanıt: Ekonomi. Yüzde 60.2… Korkunç bir oran.
Neymiş peki diğer sorunlar? Adaletsizlik yüzde 9.5, mülteciler yüzde 4.4, işsizlik yüzde 4, eğitim yüzde 3.2, ahlaki değer kaybı yüzde 2.5, terör yüzde 2, sağlık yüzde 1.8… Liste uzayıp gidiyor. Ama hepsi ekonomi gerçeğinin gölgesinde kalıyor. Halkın derdi belli: Karnımızı doyurmak, çocuklarımızın geleceğini kurtarmak, bir ay daha ayakta kalabilmek.
Ekonomi sadece yüzde 60.2 olarak karşımıza çıkmıyor, aslında diğer tüm sorunların anahtarı. Mülteci meselesi mi? Ekonomiyi düzeltemezsek bu sorunu çözmemiz mümkün mü? İşsizlik? Zaten ekonomi kötü gidiyor diye insanlar iş bulamıyor. Eğitim? Ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin eğitimde sıçrama yapabilmesi hayal değil mi? Her şey dönüp dolaşıp cebimize giren üç kuruşa bağlanıyor.
Bir diğer mesele… “Her şey sorun!” demiş yüzde 4’lük bir kesim. Türkiye’deki sorunları saymaktan yorulmuş, kısacası “Her şey kötü” diyorlar. Ülke olarak öyle bir hale gelmişiz ki, artık sorunları teker teker ayırmakla uğraşmıyoruz. Özetle: “Türkiye’de her şey sorun.”
Peki bu kadar sorunun arasında “Sorun yok” diyen yüzde 1 var. Onlar hangi dünyada yaşıyorlar dersiniz? Her şey güllük gülistanlık, hayat bayram diyen bu yüzde 1 acaba hangi şartlarda yaşıyor? Belki de onlar Türkiye’nin en şanslı, en korunaklı kesimi… ya da her şeyden bihaberler.
Ve final olarak, fikri olmayanlar, yüzde 2.5. Sorunlar ortada, ama bu yüzde 2.5’in aklına bir şey gelmiyor. Belki de onların umutları kırılmış, “ne desem boş” diyenler.
Yani, sevgili Türkiye… Rapor açık. Sorunumuz büyük, ismiyse çok net: Ekonomi. Ve bu yüzde 60.2 sadece bir istatistik değil, ülkenin iç sesi, halkın çığlığı.