Sevgili dostlar...
Sabah kahvemi yudumlarken bir anket düştü önüme. Bizim mahallede Temel amcanın bakkalında asılı duran dilek ağacı gibi... Her dalında bir umut, her yaprağında bir hayal.
Neler neler istememişler ki?
Ekonomi düzelecekmiş... (Bizim bakkal Temel amca 40 yıldır aynı şeyi bekliyor, hala veresiye defterini kapatamadı)
Adalet gelecekmiş... (Bizim mahkeme önünde bekleyen Fadime teyze duysun bunu, 10 yıldır davası süren kadıncağız)
Eğitim şahlanacakmış... (Bizim mahallenin öğretmeni Ayşe Hanım'a sorsanız, "Daha dün sobayı kendim yaktım sınıfta" diyor)
***
Hey gidi dünya hey...
Eskiden bizim sokakta bir deli Cemil vardı. Her sabah pencereyi açar, "Bugün her şey değişecek!" diye bağırırdı. Sonra ne mi oldu? Deli Cemil gitti, yerine apartman dikildi. Ama hiçbir şey değişmedi.
***
Bakın dostlar...
Ben size bizim mahalleden örnek vereyim:
Kasap Rıza'nın oğlu Avustralya'da bulaşıkçı.
Manav Hayri'nin kızı Almanya'da hemşire.
Terzi Nuri'nin torunu Kanada'da taksici.
Bunları anlatırken içim acıyor. Çünkü hepsi kendi alanlarında okumuş, eğitimli gençlerdi.
***
Şimdi soruyorlar:
"Hangi parti yapacak bunları?"
Ben de diyorum ki:
Partinin adı değil, içindeki "insan" önemli.
Masanın markası değil, üstüne konulan "ekmek" önemli.
Kemerin tokası değil, "beli sıkması" önemli.
***
Bizim mahallede bir Şükrü amca vardı. Her seçimde sandık başında bekler, oy pusulalarına bakıp bakıp iç geçirirdi. Geçen gün rastladım, "Şükrü amca ne yapıyorsun?" dedim.
"Evladım" dedi, "Ben artık pusulaları değil, insanların gözlerindeki umudu sayıyorum."
***
Velhasıl kelam...
Bu anketi hazırlayan arkadaşa sesleniyorum:
Gel bir gün bizim mahalleye.
Çay içelim Temel amcanın bakkalında.
Simitçi Recep'in pidesi hala sıcaktır.
Oturup konuşalım.
Belki o zaman anlarsın...
Parti değil, "insan" meselesi bu.
Seçim değil, "vicdan" meselesi.
Vaat değil, "eylem" meselesi.
***
Not: Kusura bakmayın, ben yine mahalle muhabbetine bağladım işi. Ama en iyi bildiğim yer orası. En azından orada kimse kimseyi kandırmıyor...
Sevgiyle kalın,