“Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi” tanımlamasını yapan Rektör Prof. Dr. İbrahim Uslan, dikkat çeken farklı projelerini anlatarak ileriye dönük hedeflerini paylaştı. Diğer üniversitelerle ortak projelere imza atmak için kısa adı BEST olan Bilim, Eğitim, İnovasyon Sanat ve Teknoloji Üst Kurulu oluşturduklarını belirten Uslan şöyle konuştu:
BİNAMIZ MİMARİ AKIMIN SON ÖRNEĞİ
Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi. Gazi Üniversitesi içinden 13 tane üniversiteye kuruculuk yapmış bir üniversite. Sosyal, sağlık, eğitim, fen alanında program çeşitliliği açısından baktığınızda aslında farklı üniversitelerde parça parça olan programların bütününe yakınını, ziraat ve veterinerlik gibi temel bir iki alan haricinde bünyesinde barındıran bir üniversite. Her ne kadar Gazi Üniversitesi adını 1982’de almış olsa da Ankara’da öğretmen yetiştirmeye yönelik 1926 yılında Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü kuruluyor. Rektörlük binası biliyorsunuz, aynı zamanda 20 liraların arkasında da bulunur, Mimar Kemaleddin’in de orada fotoğrafı vardır, Mimar Kemaleddin tarafından mimarisi oluşturulmuş, 1927’de inşaatına başlanıp 1930’da tamamlanan bir bina. Orta Muallim Mektebi ilk eğitim faaliyetlerine Ulus’ta başlıyor. Bu bina tamamlandıktan sonra buraya geliyor. Aslında bu Cumhuriyet mimari akımının son örneği belki de. Mimar Kemaleddin 1. mimarlık akımının son örneği. Ulus’ta vakıf binası, Ankara Palas gibi Mimar Kemaleddin’in eserleri var. Mimar Kemaleddin inşaatın başladığını görüyor ama tamamlanmasına ömrü vefa etmiyor. 1929 yılında bu mektebin adı Gazi çiftliğiyle aynı sahada olduğu için Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü adını alıyor. 1976 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’ne dönüşüyor. 1981’de çıkan YÖK yasasıyla beraber 1982 yılında Gazi Üniversitesi adını alıyor.
49 FAKÜLTEYLE EĞİTİME BAŞLADI
Gazi Üniversitesi tek başına eğitim fakültesinden oluşmuyor. Yine 1935’lerde gündeme gelip 1937’de kurulan Erkek Meslek Öğretmen Okulu bu daha sonra Yüksek Teknik Öğretmen Okulu adını sonra da Teknik Eğitim Fakültesi adını alıyor. Altı yıl önce de Teknoloji Fakültesi’ne dönüştürüldü. Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yükseköğretim kurumlarından birisi. Benzer şekilde kuruluşu Zafer Meslek Mühendislik Yüksekokulu’na kadar giden 1967, sonralarda Yükseliş Mühendislik Yüksekokulu görülüyor. 1971 muhtırasıyla Türkiye’nin eğitim sistemini, siyasetini, kültürünü, insanların özgürlük alanlarını maalesef bugüne kadar en sonuncusunu 2007 yılında yaşadık, siyaset değil darbeler ve muhtıralar belirlemiş. Halen 1982 Anayasası malumunuz bir askeri anayasa. 1971 muhtırasıyla beraber devlet özel okulları devletleştiriliyor ve Yükseliş Mühendislik Yüksekokulu da Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık akademisi (ADMMA) adını alıyor. Benzer şekilde Ankara İktisadi Ticari Bilimler Akademisi var orası İktisadi İdari Bilimler Fakültesi adını alıyor. ADMMA Mühendislik Mimarlık Fakültesi adını alıyor. Basın yayın, dişçilik ve eczacılık yüksekokulları var bütün bu yüksekokulların birleşmesinden oluşan 49 fakülteyle başlayan bir Gazi Üniversitesi ortaya çıkıyor. Gazi Üniversitesi adını 1982’de almasına rağmen kuruluşu 1926’ya gidiyor.
GAZİ CUMHURİYETİN İLK ÜNİVERSİTESİDİR
Gazi Üniversitesi de bu manada Türkiye Cumhuriyeti’nin aslında ilk üniversitesidir diye ifade ediyoruz. Ankara Üniversitesi’nin kuruluşu galiba 1946, biz onlardan da önce bu durumdayız. Bugün Gazi Üniversitesi, 20 fakülte, 7 enstitü, 5 yüksekokul 3 meslek yüksekokulu, 1 Türk Müziği Devlet Konservatuarı, 53 uygulama ve araştırma merkezi ile aslında yerelde Ankara’ya, özelde ülkeye, genelde de insanlığa fayda ve hizmet üreten Türkiye’nin önemli eğitim kurumlarından, önde gelen üniversitelerinden birisi. Şu anda merkez kampüs dahil 8 kampüste eğitim öğretim faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bunun avantajlarını dezavantajlarına karşı fazlasıyla yaşıyoruz. Çünkü her açıdan kolay ulaşılabilir, yerelde Ankara halkıyla içli dışlı, onlarla ortak projeler yürütüldüğünde ulaşılması ve iletişimi kolay bir üniversiteyiz. Merkez kampüsümüz biliyorsunuz Beşevler kampüsünde. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bu bölgede. Yine Tıp Fakültesi, Emek kampüsünde dişçilik ve İletişim Fakültesi var. Gölbaşı’nda kampüsümüz var. Kahramankazan’da TUSAŞ Kazan Meslek Yüksekokulumuz var. Tunus Caddesi’nde Çankaya kampüsümüz, Bilişim Enstitüsü var. OSTİM’de Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulumuz var. Maltepe’de Mühendislik fakülteleri var, Polatlı’da resmen kuruldu 10 tane araştırma görevlisi de alındı, inşaatı bitti belediye teslim etmek üzere Polatlı İlahiyat Fakültesi var. Öğrencisi henüz yok. Polatlı Fen Edebiyat Fakültesi var. Şu anda Gölbaşı’nda eğitim öğretim faaliyetlerini yürütüyor. Polatlı Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulumuz var onları da yazın inşallah eğitim öğretim yılı sonunda Polatlı’ya taşıyacağız. Adı Polatlı ama kendisi şu anda Gölbaşı’nda. Polatlı halkının beklentisi de bu yönde. Eğitim öğretim faaliyetlerini bu yönde gerçekleştiren bir üniversiteyiz.
ÜLKEMİZİN YANSIMASI BU ÜNİVERSİTEDE
Başta da söyledim her en kadar Ankara’da kurulmuş olsa da Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi. Öğrenci profiline baktığımızda da Trakya’sıyla, Anadolu’suyla aslında ülkemizin bir yansıması bu üniversitede. Türkiye’de üniversiteye bakış noktasında aslında ülke gerçekleri neyse üniversitelerde de bu gerçeklerin değişmemesi lazım. Aslında üniversite bilginin üretildiği, görüşlerin özgürce paylaşıldığı, tartışılmaz denilen konuların tartışılabildiği bir ortam. Siyaset biliminin bir kere üretildiği merkezler burası. Türkiye’de bunu ne kadar gerçekleştirebiliyoruz diye bakarsak her konuda olduğu gibi bilimi kullanan değil bilimin üretim merkezleri konusunda ne kadar güçlü bir duruş sergileyebiliyoruz konusunda problem olduğunu düşünüyorum. Ben bunu zaman zaman arkadaşlarımla da öğrenci konseyimle de paylaşıyorum; Şöyle bir eğitim sistemimize baktığımızda Avrupa, Amerika, Ortadoğu, Asya ile kıyasladığımızda mevcut halimizle daha çok nereye benziyoruz dediğimiz zaman diyorlar ki biz daha çok Ortadoğu’ya benziyoruz. Ben de iddia ediyorum ki biz oraya bile benzemiyoruz. Çünkü üniversiteler siyasetin, bilginin üretildiği üretim merkezleridir. Siyasetin çatışma alanları değildir. Gerek öğretim üyesi, gerek öğrenci ayağında bu ülkede çok fazla aslında gündemimizde olan konulardan biri. Geriye dönüp baktığımda halen zihnimde 10 yıl önce cübbeleriyle meydanlara ellerinde ordu göreve pankartlarıyla inen rektörler, öğretim üyeleri bugüne kıyasla siyasetin tam göbeğindeydiler. Üstelik milletin, devletin yanında değil bugün baktığımızda demokratik bakış açısıyla, gerçekçi baktığımızda milletin ve devletin karşısında bir duruşla siyasetin içindeydiler. Fotoğrafa büyük çerçeveden bakmak lazım. Bugün yanlışlar varsa dünküleri de konuşmamız lazım. Bugün doğrular varsa dünkü doğrularla kıyaslayabiliyor olmamız lazım. Geçmişi iyi okumak gerektiği kanaatindeyim.
GAZİ’DE ORTALIK SAVAŞ ALANINA DÖNMEZ
Gazi Üniversitesi şehir üniversitesi olması nedeniyle Anadolu’nun da bir resmi. Aynı zamanda ben iddia ediyorum şöyle bir Ankara’daki üniversitelere öğrenci sayısı küçük olan üniversiteleri kast etmiyorum büyük üniversitelere baktığınızda aslında ideolojik çekişmelerin sürtüşmelerin olabildiğince az olduğu bir üniversite. Öğrenci temelinde de böyle. Kavgaların en az olduğu huzurun en yüksek olduğu en önemli üniversitelerden birisidir. Gazi Üniversitesi’ni milli uydumuzun gönderildiği bir törende ortalığın savaş alanına döndüğü üniversite olarak hiç görmemişsinizdir, bundan sonra da görmeyeceksiniz. Millet adına, ülke adına önemli bir adım yapılırken her taraf savaş alanına dönüyor, böyle bir şeyi Gazi Üniversitesi’nin hiç bir kampüsünde göremezsiniz. Gazi Üniversitesi’nde olabildiğince çeşitlilik vardır, aynı zamanda bununla birlikte huzur ortamı hakimdir. Bu da belki de Gazi Üniversitesi’nin milli ve yerli duruşunu, evrensel bilginin üretimiyle harmanlamış bir şekilde çalışmalarını yürütmesinden kaynaklanıyor. Tabi şehirlerde üniversitelerin şehre katacağı çok şey var. Elbetteki üniversiteye gelen öğrencilerin de şehre ekonomik katkısı var. Şehirdeki ekonomik hayata çok önemli katkıları var. Ama üniversiteye bakış açısının temelde bu olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
26 BİN LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİMİZ VAR
Gazi Üniversitesi’nin bugün öğrenci sayısı lisansta 45 bin, ön lisans öğrenci sayımız ise 8 bine yakın. Bizi büyük üniversite yapan parametrelerin başında lisansüstü öğrenci sayımızın 26 bin oluşu var. Yani 45 bin lisans öğrencisine karşın 26 bin lisansüstü öğrencimiz var. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, Ankara’da devletin tüm erkleri burada, merkez burası. Yargı, yürütme, yasama hepsi burada halkın yanında. Bizim gerek lisansüstü programlarda gerek düzenlemiş olduğumuz farklı kurslarla yada zaman zaman öğrencilerimizin yada öğretim üyelerimizin sanatsal ve kültürel ve sportif etkinlikleriyle biz aslında şehre çok şey katıyoruz. Aynı zamanda şehre bizim sunduğumuz önemli katkılardan birisi de şu; Biliyorsunuz batıda birçok ülkede ekonominin önemli ayaklarından birisi diğer ülkelerden ülkelerine gelen öğrencilere vermiş oldukları eğitim neticesinde elde ettikleri kazanımlardır. Bu çerçevede Gazi Üniversitesi 2 bin 100’e yakın yabancı öğrenciyi misafir ediyor. Bunlardan yüzde 50’si lisansüstü eğitim, yüzde 50’si de lisans eğitimi yapıyor. Hem şehri diğer ülke insanlarıyla bir araya getirmek hem ülkenin uluslararası arenada kültür elçileri oluşturmasına katkı sunması açısından da Gazi Üniversitesi önemli bir hizmet ortaya koyuyor.
BÜYÜRKEN ÖNÜMÜZE MEVZUAT ÇIKIYOR
1930 yılında bu bina tamamlandığında o tarihteki fotoğraflara baktığımızda görüyoruz ki Ulus var, tren garı var ve Orta Muallim Mektebi’nin bugün rektörlük olarak kullandığımız bu binası var. Ama an itibarıyla baktığımızda Gazi Üniversitesi şehrin içinde sıkıştırılmış, hareket kabiliyeti sınırlandırılmış bir konumda. Taş taş üstüne koymaya çalıştığınızda mevzuat ve emsal değeri karşınıza çıkıyor. Örneğin Türkiye’nin hemşire ihtiyacı var, fizyoterapist ihtiyacı var ve bununla ilgili sürekli kontenjan artışları da gündemde. Bu mekânsal sıkıntıları aşabilmek için sizin elbetteki şehri boğmadan ama mevzuata da takılmadan güncel gerçekliklerle beraber yeni mekanlar için hızla bu sorunları revize edebilmeniz lazım. Gazi Üniversitesi’nde şuraya baktığımız zaman etrafında zamanında önemli hizmetler yerine getirmiş eğitim kurumları var. Ama artık bunlarla ilgili farklı mekânlar, daha doğru şekilde donatılmış, cazibe merkezi haline getirilmiş, öğrenci profili olarak her kesimden öğrenci çekebilen daha doğru ortamlar oluşturulabilir. Bu ortamların oluşturulması aynı zamanda 300 dönümü aşkın bir yer işgal eden merkez üniversitesi Gazi Üniversitesi’nin en az 2 katına büyümesi anlamına geliyor.
HEDEF İYİ DEĞİL EN İYİ OLMAK
Gazi Üniversitesi bugün Ankara’da merkez olarak baktığımız zaman Türkiye’nin bürokratlarını, siyasetçilerini, yöneticilerini, teknokratlarını yetiştiren bir üniversite. Devlette en çok nerenin mezunu var diye baktığımızda görüyoruz ki Gazi Üniversitesi’nin mezunu var. Böyle büyük bir misyonu yerine getirmişiz. Türkiye’ye 13 civarında üniversite kazandırmış bir üniversitenin artık misyonunu yerine getiren Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok üniversite var. Birçok önemli kısmı da bizden çıkmış üniversiteler. O zaman bu büyük sorumluluğu yerine getirmiş üniversitenin artık yeni sorumluluklar yüklenmek zamanı gelmiş artık geçiyordur diye bakıyoruz. Bu da eğitim faaliyetlerini yürütürken aynı zamanda ülke adına katma değer üreten büyük ARGE projelerinden geçiyor. İnovatif yaklaşımlarla dünyanın gidişini doğru okumak, ne yaptığını değil gidişine bakmak doğru okumaktır. Gidişat doğrultusunda ülkemizin stratejik önceliklerini doğru belirleyen, bu belirledikleri önceliklerle üniversitenin gerek insan kaynağı olarak, gerek bilgi, gerek teknolojik alt yapı olarak bunları doğru tespit etmektir. Bu önceliklerle oluşturulan ve böylelikle uluslararası ve ulusal fırsatları gerek kurum ve üniversite adına gerek ülke adına kazanıma dönüştüren potansiyelini fark etmek ve buna göre adım atmaktır. Biz bu yönde adım attık. Ankara bugün savunma sanayinin kalbi. Biz bu ülkede millet olarak var olacaksak ülke adına değer değil, katma değer, katma değerin ötesinde gerek teknolojik anlamda, gerek sağlık alanında, gerek sosyo kültürel manada değer üretebileceksek üretmek için bir Bilim, Eğitim, İnovasyon Sanat ve Teknoloji Üst Kurulu oluşturduk. Kısa adı da BEST. Gazi’nin hedefi iyi değil en iyi olmak.