İnsanların inandıkları değer sistemine göre konuşması en doğal haktır. Anormal olan bunun tersini talep etmektir. Ankara Barosu’ndan kafasını uzatan faşist zihniyet, Sn. Ali Erbaş’ı en temel haktan mahrum etmeye çalışan küstahça bir saldırganlık sergilemektedir.
Ali Erbaş hocamıza “sesi çağlar öncesinden gelen bu şahıs” diye hitap ederek güya değerlerin zamana bağlı olarak kıymet sahibi olacağına inanan bir kafa her şey olur ama hukukçu olmaz.Zamanın geçmesine bağlı olarak insan haklarının ve hukukun itibarsız olacağını düşünen bir kafa bu.
Asıl mesele bu baronun geçmişinin ve bugünün hukukun prensipleriyle ve demokratik değerlerle ne kadar uyuştuğudur. Her türlü vesayeti, hukuku ve demokratik değerleri ayaklar altına alırcasına destekleyen bir yapıdır bu.
Ankara Barosu adına bu açıklamayı kaleme alanlar, baro mensubu hukuk insanlarını ve hukuk değerlerini aşağılamaktadır. Bir baronun sahip olması gereken değerlerle konuşmayanlar, başkalarına nasıl konuşacaklarını dayatmaktadırlar.
Sn Ali Erbaş’tan bahsederken “anılan şahsın içinde bulunduğu takvim yılında yaşamasına rağmen bundan sekiz-dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı” düşünmesi gibi eleştiri kılıfına sokulmuş terbiyesizlikler sıralamışlar.
Bir baro açıklamasının bu kadar düşük bir anlayışla yapılması tarihe geçecektir. Aydınlanma’dan nasibini almamış sözde bir “Aydınlanmış despotizm” adına faşizmin en bilinen yargılarını sıralamış Ankara Barosu.
Dini değerleri savunanları en azılı Stalinist yöntemlerle suçlayanların Türkiye’ye çektirdiği acılar biliniyor. Bundan hiç ders almayan bir hukuk kurumu olamaz. Olsa olsa aynı faşizmi savunma konusunda kararlı bir zihniyettir karşımızdaki."