Altun’un konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Her yenilikte olduğu gibi dijitalleşmenin de elbette avantajları ve dezavantajları var. Dijitalleşmenin olumlu yönlerinden maksimum verim almak, olumsuzluklarını da ortadan kaldırmak temel gayemiz olmalı.
Bu noktada veri güvenliğinin sağlandığı, kendisini her türlü otoritenin üzerinde gören sosyal medya ve teknoloji şirketlerinin hukukun sınırlarının içerisine çekildiği, doğru bir şekilde regüle edilebildiği, dezenformasyonun kolaylıkla teşkil edilip, itibarsızlaştırılabildiği ve hakikatin esas itibarıyla egemen olduğu bir iletişim ekosistemine ihtiyacımız var.
Yakın zamanda şahitlik ettiğimiz Rusya-Ukrayna Savaşı ve tüm şiddetiyle devam eden İsrail’in Gazze’deki pervasız katliamları, soykırım faaliyetleri, tüm bu krizlerde dijital mecralar küresel kamuoyunu manipüle etmek için yoğun bir şekilde maalesef kullanıldı.
Biz insanlık olarak bir Frankenstein sendromu yaşıyoruz. Bugün insanlık, kendi eliyle ürettiği teknolojilerin vesayeti altına girmiş durumdadır.
Ne yazık ki insanlık bu dijital, yeni teknolojilerin yol açtığı sınamalara karşı etkili politikalar, stratejiler, cevaplar ve etik kodlar geliştirmeyi başarabilmiş değil.
Son yıllarda sıkça gündeme gelen mahremiyet, veri güvenliği, siber tehditler, hibrit savaşlar, dijital faşizm gibi birçok soruna karşı ne yazık ki insanlık kapsamlı stratejiler ve politikalar üretemedi. Aksine toplumların ve bireylerin etkileşim imkanlarını genişleten birçok teknolojik yenilik dezenformasyon, mezenformasyon ve kitle manipülasyonu gibi sebeplerle kötücül odakların yıkıcı faaliyetleri için birer silaha dönüştü.
Yeni medya düzeniyle beraber kullanılan bu enstrümanlarla beraber maalesef yalan artık adeta ışık hızıyla yayılır hale geldi.
Hakikat krizi bugün toplumları, bireyleri tehdit eden başlıca meydan okumalardan biridir.”
Hibya Haber Ajansı