Hepimizin hayatında zehirli bir şeyler var. Şikayetle başlıyoruz, herkesi memnun etmeye çalışarak devam ediyoruz, sonra da ya kendimizi küçümsüyor ya da büyütüyoruz. Sonuç? Hayatı ellerimizle tüketiyoruz. Şimdi gelin, bu üç zehre bir bakalım. Panzehirlerini bulamazsak, işimiz zor.
Şikayet en büyük uyuşturucu
Türk insanının en sevdiği spor, futbol değil aslında… Şikayet! Hayatımızın her alanında, her anında dile getirdiğimiz o derin yakınmalar. Trafik mi sıkıştı? Hemen söylen. Maaş mı az geldi? Şikayet et. Komşu çamaşırı balkon ipine asmış mı? Haydaa, şikayet… Ancak şikayet bizi bir yere götürüyor mu? Yok. Tam tersine, bir koltukta oturup hiçbir şey yapmadan, her şeyi “başkasının suçu” ilan eden tembel bir kafaya dönüştürüyor. Panzehir mi? Hareket! Bir kez harekete geç, sorunun çözümünde payın olsun. O zaman hayatın da senin olur.
Herkesi memnun etme hastalığı
Bir Türk atasözü der ki: “Dünyayı memnun edemezsin, kendini de yorma.” Ama biz ne yapıyoruz? Herkesi memnun etmeye çalışıyoruz. Annemiz, patronumuz, eşimiz, arkadaşlarımız, hatta markette sıradaki adam… Hepsinin mutluluğu bizden sorulur gibi yaşıyoruz. Sonuç? Tükenmişlik. Bittiğimizde de kimseyi memnun edemiyoruz. Panzehir burada çok basit: Önce kendini memnun et. Çünkü sen mutlu olmadıkça, kimseyi mutlu etme ihtimalin yok. Ve unutma, herkesin mutluluğu senin sorumluluğun değil.
Kendini küçültme, büyütme de
Türk insanının başka bir zehri de bu: Ya kendimizi bir böcek gibi küçültürüz ya da Everest kadar büyütürüz. İkisi de hastalık. Kendini küçülten, başkalarının ayak izinde yürür. Kendini büyüten ise başkalarını küçümser. Ama hayat bu kadar basit değil. Panzehir? Eşitlik. Kendini ve diğerlerini aynı insanlık terazisinde tart. Kimse senden üstün değil, sen de kimseye boyun eğmek zorunda değilsin. Eşit olduğunda, gerçekten özgür olursun.
Son söz:
Bu üç zehir, hayatı yavaş yavaş ele geçirir. Şikayetle başlar, memnuniyet çabasıyla devam eder, kibir ya da aşağılık kompleksiyle tamamlanır. Ama unutmayın, her zehrin bir panzehiri var. Yeter ki fark edin ve harekete geçin. Belki de en büyük devrim, kendi zihninizde başlar.