Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “800 kilometre ve üzeri füze stoku” açıklaması, deyim yerindeyse gündeme bomba gibi düştü. “Türkiye nereye koşuyor?” diye soranlar oldu. “Yunanistan’a gözdağı mı?” diye düşünenler çıktı. Hatta “Bu bir savaş ilanı mı?” diye fısıldaşanlar bile vardı.
Ama biz ne diyoruz? Gelin, meseleye biraz daha geniş bir perspektiften bakalım.
TÜRKİYE ARTIK SADECE BİR BÖLGESEL GÜÇ DEĞİL
Türkiye, savunma sanayisinde son yıllarda sessiz ve derinden öyle işler yaptı ki, bu işler artık yüksek sesle konuşulmaya başladı. Tayfun ve Bora füzeleri… Roketsan’ın menzili 1000 kilometreyi aşacak yeni projeleri… Ve şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği daha uzun menzilli sistemler.
Bu ne demek biliyor musunuz? Türkiye artık savunmada “küçük hedeflere” değil, “büyük caydırıcılıklara” odaklanıyor. Füze stoku artırılıyor. Menzil uzatılıyor. Teknoloji geliştiriliyor. İşte bu yüzden dünya medyası Türkiye’nin füze projelerini geniş geniş yazıyor.
KORKU MU? HAYIR, BARIŞ VE GÜVENLİK
Hemen “Savaş mı çıkarıyoruz?” diye bağıranlar oldu. Hayır arkadaşlar, hayır! Mesele savaş çıkarmak değil. Türkiye, savunma sanayisiyle “barışı ve istikrarı korumak için” bu yatırımları yapıyor. Füze stoklarının artırılması, “kimse bizimle oynamasın” mesajıdır.
Bir Yunanlı gazeteci bu meseleyi çok güzel özetlemiş:
“Türkiye’nin bu füzelerle verdiği mesaj şu: Uçaklarınızı kaldırabilirsiniz ama onları indirecek pist bulamayabilirsiniz.”
Kimse kusura bakmasın, bu mesaj yerinde bir mesajdır. Çünkü tarih, hazırlıklı olanların kazandığını gösterir.
TPGYB BŞK. AYDEMİR NE DİYOR?
Türk Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Aydemir de bu konuda net konuştu:
“Türkiye, bu teknolojilerle bölgesel bir güç olmaktan çıkıp küresel aktör haline geliyor. Bu sadece bir savunma yatırımı değil, aynı zamanda teknolojik ve ekonomik kalkınmanın anahtarıdır.”
Katılmamak mümkün mü? Değil. Aydemir’in altını çizdiği gibi bu sadece askeri bir proje değil, bir teknoloji atılımıdır.
DÜNYA NEDEN TİTRİYOR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından dünya medyasındaki yankıları okudum. Hepsinde aynı vurgu var: “Türkiye’nin savunma teknolojilerindeki ilerlemesi, dengeleri değiştirecek.”
Şimdi soralım: Dengeleri değiştiren bir Türkiye, daha güçlü, daha etkili ve daha caydırıcı bir Türkiye değil midir?
Biz bu coğrafyada ayakta kalmayı bildik. Ama artık ayakta durmak yetmez. Artık oyunu kuran, şartları belirleyen, masaya güçlü oturan bir Türkiye var. İşte bu füze projeleri de bu güçlü Türkiye’nin bir parçası.
Unutmayalım: Güç, her zaman saygı görür. Ve Türkiye artık gücünü sadece masada değil, sahada da hissettirecek. Bunu herkes anlayacak.