Ülkelerindeki IŞİD saldırılarından kaçıp, Türkiye’ye sığınan Ankara’daki Iraklı ve Suriyeli Türkmen ailelerin çocukları, Büyükşehir Belediyesi Sokakta Çalışan Çocuklar Merkezi’nde Ankaralı akranlarıyla birlikte Türkçe okuma-yazma öğrenip, spor ve sanatsal alanlarında kendilerini geliştiriyor. Her gün ücretsiz olarak servislerle evlerinden alınan, 3 öğün yemek yiyen çocuklar, eğitimini aldıkları spor ve sanatsal alanlardaki performanslarını da merkezin düzenlediği etkinliklerde sergileme fırsatı buluyor. Sahneyi çok sevdiklerini ifade eden çocuklardan 14 yaşındaki Hale Allow ve 15 yaşındaki Abdurrahman Karo, göç hikâyelerini Hürriyet Ankara’ya anlattı.
BOMBA SESLERİYLE UYANDIK
9 kişilik bir ailenin en küçüğü olan Hale Allow’un, Telafer’den Ankara’ya uzanan ölümle yaşam arasındaki yolculukları şöyle:
“2014 yılına kadar her şey yolundaydı. İkinci sınıf öğrencisiydim. 2014’ün haziran ayında savaş başladı. Bir sabah bomba sesleriyle uyandık. Mahallede hiç kimse kalmamıştı. DAEŞ’in geldiği ve uçaklarla gaz bombası atacağı söylendi. Köyümüzden çıktık ve 3 gün sonra geri döndük fakat hiçbir şey eskisi gibi olmadı. DAEŞ sokaklarda geziyordu ve uçaklar üzerimizde uçuyordu. 2017’de Irak hükümeti Musul’a geldi ve savaş tam olarak başladı. Tüm eşyalarımızı alıp şehri terk ettik. Suriye’ye vardığımızda uçaklardan korkup bir ağacın altına saklandık. Geceyi burada geçirdikten sonra Rakka’ya vardık.
UZUN VE ZOR BİR YOLCULUKTU
Türkiye’ye geçmek için ağabeyim birini buldu ve bizi kamyona doldurdular. Uzun ve zor bir yolculuktu. İlk durağımız El Bab oldu. Daha sonra yürüyerek Kilis’e yakın bir yere geldik. DEAŞ’ın yakalayacağı korkusuyla ışık bile yakmadık ama yiyecek ararken yakalandık. Bizi Türkiye’ye göndermemek için 250 kişilik grubu Rakka’ya doğru ilerlettiler. Kalabalıktan yararlanıp ailemle birlikte bir eve sığındık. Yürüyerek 5 saatte Kilis’e vardık ve 8 gün dinlendikten sonra Türkiye’ye gidebilmek için yola devam ettik. Fakat Asi Nehri’nden karşıya geçerken askerler bizi sınır dışı etti. emeklerimiz boşa gitti diye üzülürken Ankara’daki ağabeylerim yasal yollardan Türkiye’ye girmemizi sağladı ve sonunda Ankara’ya geldik.”
TELAFER’DE KÖTÜ ŞEYLER OLDU
Merkezin çalışmalarının anlatıldığı kısa filmde rol alan ve sahnede ilahi ve türküler seslendiren Abdurrahman Karo ise şunları söyledi:
“Telafer’de kötü şeyler oldu. Uçaklar bombalarla saldırdı ve bizi vurmaya başladı. Sonra babam bizi Türkiye’ye getirmeye karar verdi. Önce Rakka’ya geldik. Sonraki gece kaçakçı, arabayla bizi Türkiye sınırına getirdi. Bombaların açtığı hendeklerden geçerken bir Türk komandosu gördük. ‘Türkmeniz. bizi vuruyorlardı kaçtık. Siz de mi bizi vuracaksınız’ dedik ve komutanları, beni elimden tutup hendekten çıkardı. Türkiye sınırına çekti ve ‘Hoşgeldiniz’ dedi. Önce Gaizantep, sonra İstanbul’da kaldık. Amcam Ankara’da ev bulunca buraya geldik. Ankara’da iki aile aynı evde yaşıyoruz. toplam 9 kişi. Sahneyi seviyorum. İnşallah vatanımız iyi olsun geri döneceğiz.”
MERKEZİN ANKARALI JUDO YILDIZLARI
Büyükşehir Belediyesi’nin çocuk ihmal ve istismarını önlemek amacıyla 1993 yılında kurduğu merkezden maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları da ücretsiz olarak yararlanıyor.
Judodaki başarılarıyla eğitmenlerinin göğsünü kabartan Altındağ Örnek Mahallesi’nden arkadaş Aslan ve Çınar da, başarılarını Avrupa’ya taşımak istiyor. Judo Ümitler kategorisinde Türkiye ikincisi 16 yaşındaki Aslan Omurca, şöyle konuştu:
“Judoya 2011 yılında ilkokuldayken başladım. Sonra başka bir hocamız beni seçti ve buraya geldim. Yazları garson olarak çalışıyorum. Mahallede boş boş gezeceğime işten sonra spora gidiyordum. Şimdi İskitler Mesleki Teknik Anadolu Lisesi birinci sınıftayım. Hedefim Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye’yi temsil edip, şampiyon olmak. Diğer yandan da okulu bitirip, yunus polis olmak istiyorum.”
Judo Yıldızlar kategorisinde Türkiye ikinciliği olan 13 yaşındaki Mert Çınar ise, “En büyük hedefim milli sporcu olmak. Ayrıca beden eğitimi öğretmeni olup, bizden sonraki nesillere spor eğitimi vermek istiyorum” diye konuştu.