Şimdi biraz geçmişe seyahat edelim. Yıl 1950’ler. Bir çok ürün ya piyasaya yeni çıkıyor ya da en fazla 2-3 üretici piyasada aktif rol oynuyor. Sizin ürününüzü insanlara satabilmenizin tek yolu alıcı hedef kitleye varlığınızı duyurmak. Çünkü ya ürününüz yeni ve eşsiz ya da 2 üreticili piyasaya 3. üretici olarak giriyorsunuz. Bu noktada farklılaşma ihtiyacınız düşük ve zaten çok da gerek yok aslında. Biraz fiyat düşürmek ve fazla ses çıkarmak insanların aklında kalmanız için yeter bir durum. Peki şimdi neye ihtiyacımız var? Sadece bizi halkın gözünde tanıtacak iyi (Ünlü Değil) bir Reklam Ajansına. Yapacağınız reklam ne kadar ses çıkarırsa o kadar iyi çünkü yaklaşık günde 25-30 bin reklam mesajına maruz kalan tüketiciye sesinizi duyurmanız hayati öneme sahip.
Yukarıda anlattığımız tanıtım düzeni verdiğimiz tarih olmasa eminim size çok tanıdık gelecektir. Nereden mi tanıdık? Günümüz Türkiye’sinden. Şu anda firmaların bir çoğu hala yukarıdaki yollardan müşterilerine ulaşmaya ve ürünlerinin satışlarını yine benzer yollarla arttırmaya çalışıyor. Bu şirketler önce zaman ve para kaybediyor, ardından da ya tanıtımı kendi yapmaya çalışıyor ya da yanlış insanların elinde bir çok işletme gibi sermayesini kaybederek batıyor. Aslında yok olan 3. şahısların paraları ve şirketleri değil Türkiye Ekonomisinin gücü, istihdam olanakları, çocuklarımızın geleceği ve milli sermayemiz oluyor. Peki ne yapmak lazım? Günümüz dünyasındarekabet nasıl yönetiliyor ve yeni malların ekonomik başarısı nasıl sağlanıyor?
Öncelikle günümüz dünyasında artık 1950’li yıllara oranla üretimle ilgili kısıtların aşılmış olduğunu ve üretim bilgisi anlamında sıkıntı yaşanmadığını belirtelim. Bu durum üretim mallarının çoğalmasına, yeni istihdam / iş imkanlarına ve tüketimin ucuzlayarak mallara/hizmetlere erişimin kolaylaşmasına imkan tanımıştır. Fakat bu olumlu durumların olumsuz getirileri de olmuştur. Artık üreticiler ve tedarikçiler çoğalmış, bölgesel rekabete ülkesel hatta global rekabet eklenmiştir. Medya araçlarının çoğalmasıyla insanların maruz kaldığı reklam sayısı binlerden milyonlara ulaşmış, ürünler arasındaki farklar gittikçe azalmış hatta ortadan kalkmıştır. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen insan doğası aynı kalmış yani sınırlı seçim ve algı düzeyini değiştirememiştir. Dolayısıyla ürünlerin hedefi insanlar olduğundan insanların seçenekleri ve onlara ulaşan mesajlar inanılmaz oranda artmış fakat buna karşılık insanların seçim yapma mekanizmaları ve kapasiteleri sınırlı kalmaya devam etmiştir. Bu da günümüz dünyasındaki şirketlerin baş etmesi gereken en önemli rekabet sorunu olmuştur.
Gelişmiş ekonomiler bu sorunun üstesinden gelmek için insanların tercih yapmalarını ve şirketlerin hatta ürünlerin başarılı olabilmelerini bir bilim olarak ele alarak geliştirmişlerdir. Bu durum “Pazarlama” olarak bildiğimiz bilim dalını ortaya çıkarırken artık sadece “Reklam” yaparak başarı sağlanamayacağını çok erken dönemde keşfetmişlerdir. Bu noktada bilim insanları; müşteriye sunulacak ürünün kendine has bir tüketim vaadinin olması gerektiğini, ayrıca yine bunun müşteriye eşsiz bir kimlik altında sunulmasının hayati bir öneme sahip olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu zorunluluğun günümüz dünyasındaki anlamı “Marka Olmak”tır. “Marka” olduktan sonra reklam yapmanız gereğine vurgu yapan bu bilim; “Reklamın” ürün tanıtmasının günümüzün seçenek patlamasıyaşanan dünyasında bir anlam ifade etmediğini belirtmiştir.
Türkiye’de güçlü bir ekonominin inşasının devam etmesi için şüphesiz ki “Markalara İhtiyacımız” vardır. Marka ise eşsiz bir tüketici vaadi ile “Pazarlama” sisteminin bir araya gelmesinden oluşan, ayırt edici bir kimliktir. Üreticilerimizin 1950’ler de olmadıklarını anlayarak gereksiz reklamlara milyonlarca lira aktarmalarının önü kesilmelidir. Reklamlar tabii ki gereklidir ve olmalıdır. Fakat günümüz dünyasında ürün reklamı yapmanın boşa israf olduğunu, bir markanız varsa reklam yapmanın işe yaradığını da öğrenmemiz gerekmektedir.
Ezcümle; Ayırt edici bir kimliğiniz, müşteriye sunduğunuz eşsiz bir satın alma teklifiniz yani “MARKA”nız varsa beynin dünyayı algılama yollarına uygun olarak tasarlanmış reklamlar çok ama çok işinize yarar. Eğer bir Markanız Yoksa! Reklam; Boşa Para Harcamaktır.