“Ankademi: Şehir ve üniversite” sayfalarında Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ ve Bilkent üniversitelerinin ardından bu hafta okurlarımızı Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) ile buluşturuyoruz. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, gazetemiz ekibiyle birlikte Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan, üniversite üst yönetimi ve bilim insanlarıyla kent-üniversite ilişkisini masaya yatırdı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin 2010’da yeni bir akademik yolculuğa başladığını belirten Rektör Metin Doğan, “Bu üniversite yapmış gibi olsun istemiyoruz; yapsın istiyoruz” dedi. Rektör Doğan, üniversitenin proje ve hedefleri ile kent-üniversite ilişkisinin nasıl olması gerektiğini Hürriyet Ankara’nın “Ankademi” oturumu için anlattı:
ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR ÜNİVERSİTE
Üniversitelere yönelik sadece kendi alanlarından ibaret olmasın, toplumdan bağımsız yapılar tarzında olmasın yönünde eleştiriler var. Toplumla iç içe olan, dertlerine çözüm arayan hayatla iç içe olsun isteniyor. Bizim en değerli bilgi varlığımız olan üniversitelerin toplum hayatına katkı sağlayan diğer sektörlerden geri kaldığını gördük. Sanayi ve siyaset gibi kurumları değerlendirdiğimizde Türkiye’nin son dönemdeki atılımlarında hep itici güç durumundalar. Üniversitelere bakıldığında buruda ne kadar rol almışlar bu hep tartışılıyor. Üniversitelerle ilgili değişiklik yapalım, hayatın içine çekelim, siyasal anlamda değil ama topluma ufuk açmak anlamında bu fonksiyonlarını daha iyi yerine getirsinler düşüncesi var. Toplumun tüm kesimlerinin üniversitelerden beklentisi bu şekilde. Biz de bu vizyonla yola çıktık. Geçen 6 yıllık zaman içinde bir yandan kendi kuruluşumuzu tamamlamaya çalışırken birçok fiziki, ekonomik alanlarda problemlerle uğraşırken bazı sorumlulukları paylaşma, şehirle iç içe olma anlamında bir şeyler yapma çabası içerisinde olduk. Çok önceden kurulmuş gelişmesini tamamlamış üniversitelerde belki bu daha kolay. Önemli olan akademisyenlerin bunu hissediyor olmaları. Bu vizyonu onlara verebilmek önemli. Baştan itibaren bütün çabalarımız içerisinde hep bunu söyledik. İlk baştaki grup hariç üniversiteye gelen her akademisyenle bizim üniversitemizin vizyonu misyonu budur diye bir kere bunu konuşmuşumdur. Belki bunları biliyorsunuz ama bir kere de benden dinleyin diyorum. Ben bizzat hepsine vakit ayırdım. Hedefimiz alışılmışın dışında bir üniversite profili çizebilmekti. Bunda başarılı olup olmadığımızı biz takdir etmeyeceğiz. Bunu başkalarının takdir etmesi lazım.
5 YILDA 5 REKTÖR ÇIKARDIK
Kent yaşamıyla alakalı bizzat çalışan arkadaşlarımız var. Kent konseyinde aktif görev alan arkadaşlar. Kentte hayatın nasıl olması gerektiği konusunda çalışmaları var. Üniversite sanayi işbirliğinde yoğun bir çaba içerisinde olduk. Üniversitelerde gördüğüm en büyük eksiklik akademide daha içine kapanık bir ortam var. Herkes kendi alanıyla ilgili. Eğitim sistemi buna göre kurgulanmış. Bunu diğer bütün alanlara yansıtabilmek lazım. Neden bir hukuk fakültesi öğrencimiz Yargıtay’da, Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde hayatın içerisinde yer almasın. Böyle olan arkadaşlarımız da var. Siyasal Bilgiler, İşletme ile ilgili Dışişleri Bakanlığı’nda veya ekonomi ile ilgili kurumlarda görev alan insanlar neden olmasın. Öyle arkadaşlarımız da var. Biz zaten bu fonksiyon için çaba gösteriyoruz. Birçok öğretim üyemiz Ankara’daki yönetsel süreçlerin içerisinde yer alıyor. Kimi bazı kurumlarda görev alıyor, kimi danışmanlık yapıyor. Kimi bağlantılı sivil toplum kuruluşlarının başında yer alıyor. Bu sayede karar alma mekanizmaları içerisinde ciddi olarak üniversitemizin de yer aldığını söyleyebilirim. 5 yılda 5-6 rektör çıkardık. Genç bir üniversite olmasına rağmen çok sayıda yönetici çıkarmış durumundayız. Bunlar döndüğünde vizyonu değişmiş olarak geliyor hayata biraz daha gerçekçi bakabiliyor.
BAŞINA ANKARA İSMİNİ KOYDUK
Üniversitemiz 2010 yılında kuruldu. Biraz daha ihtiyaca göre kuruldu. Toplumla barışık, toplumun dertlerine çözüm arayan bir üniversite hayaliyle kurulmuş. İsim belirlenirken kendi bulunduğu şehirle özdeşleşmesi için Yıldırım Beyazıt Üniversitesi konulmuş. Nereye bakarsanız algıda seçicilik oluyor. Cumhuriyet’ten sonra böyle bir arayış hakim olmuş. Bakıyoruz Vergi dairemizin ismi Yıldırım Beyazıt karşısında YIBA çarşısı var. Mahallesi, anaokulu, ortaokulu, lisesi hepsi var. Biraz da kuzey de Çubuk bölgesinde var. İsim Ankara’yla özdeşleşmiş. Belki tarihimizde bir ironik hatırlatma yapıyor ama bir Ankara üniversitesi. Uluslararası bir vizyonu olsun sadece Ankara’yla sınırlı kalmasın, yapılanmamızı ona göre yapma çabası içerisindeyiz. Başına Ankara ismi de koyduk. Üniversite Yıldırım Beyazıt Üniversitesi olarak kuruldu . Hızlı bir şekilde uluslararası temaslar başladı. Yurtdışına gittiğimde telafuzunun çok zor olduğunu gördüm. Hem telafuz edemiyorlar hem de hangi şehirde diyorlardı. Çok fazla uluslararası öğrencimiz var bu açıdan zorlanıyorlar. Adının önüne Ankara gelirse tanıtımı daha kolay gelir dedik. Tanıtım anlamında Ankara’yı görünce tamam diyorlar.
ANKARA’YLA SINIRLI OLMAK İSTEMİYORUZ
Şu anda devlet üniversiteleri içerisinde uluslararası öğrenci oranında Türkiye’de ilk sıradayız. Yüzde 10’luk bir rakam. Amerika ve İngiltere’de uluslararası öğrenci kabul eden iyi üniversitelerin düzeyinde. Sayı olarak İstanbul Üniversitesi kadar olamayız. 100 bin öğrencisi var 5 bini uluslararası öğrenci. Bizim 10 bin öğrencimiz var bin 400 uluslararası öğrencimiz var. 100 bin olduğumuzda 10-15 bin olacaktır. Bu da ciddi bir çaba olduğunu gösteriyor. Sadece Ankara’yla sınırlı olan bir üniversite olsun istemiyoruz. Uluslararası bir araştırma üniversitesi olsun istiyoruz. Toplumla bağlantılarını ifade etme anlamında da ismi zaten her şeyi ifade ediyor. Kendi kültürüyle tarihiyle barışık bir üniversite olsun diyoruz. Uluslararası olsun ama kendi kültürel değerlerimizi de ihmal etmeyen üniversite olsun. Bir yandan Ortadoğu’yla, bir yandan Orta Asya’ya, bir yandan Balkanlar’la bir yandan Afrika’yla ilişkilerimizi genişletiyoruz. Şu anda yaklaşık 150-200 üniversiteyle anlaşması bulunan 91 ülkede öğrencisi olan bir üniversite. 5 yıl önce bana sorsanız bende buna inanmazdım. Bunu geniş vizyona sahip ve istekli bir ekiple sağlayabilirsiniz. Sadece kendisini düşünün akademisyenlerle bunu sağlayamayız.
BU ÜNİVERSİTE YAPMIŞ GİBİ OLMASIN YAPSIN
Bu üniversite yapmış gibi olsun istemiyoruz yapsın istiyoruz. Derdimiz o. Demokratik ortam olsun. Araştırma odaklı bir üniversite olsun. Toplumsal sorumluluklarının farkında olsun. Girişimci olsun. Özellikle gelir elde etme çabasında olsun. Elde ettiği gelirle devlete yük olmasın. Rekabet edebilir olsun. Bunlar bizim temel değerlerimiz aslında. 4. nesil üniversite olsun. Ankara’da ve bize yakın bölgelerde ciddi bir sanayi bölgesi var. Bunlara da bir katma değer üretsin istiyoruz. Bunu her alanda yapsın. Kültür, sanat, toplum gibi her türlü işbirliğinde bunu yapabilir olsun. Tek bir tematik üniversite değiliz. Hepsi var. Büyük oranda İngilizce eğitim veriliyor. Uluslararası bir üniversite olmanın en önemli göstergelerinden birisi bu. İngilizce’ye düşman değiliz çok dostta değiliz. Keşke Türkçe yapsak da tüm dünyadan öğrenciler gelse arzumuz bu. Bunu yapabilmek için Türkçe’nin bilim dili haline gelmesi lazım. Belki gelecekte o da olacak. Şu anda uluslararası bilim dili maalesef İngilizce. Ancak öyle olunca öğrenci geliyor, uluslararası yayınlarımız kabul ediliyor. İngilizce’ye büyük önem veriyoruz. Programlarımızın yüzde 70-80’i İngilizce.