Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Yunus Emre aynı zamanda güzel Türkçemizin de mimarıdır.
Türkistan'da Ahmet Yesevi ve dervişlerinin hikmetleri ile başlayan çığlığı Anadoluda daha da geliştirmiştir.
O Türkçenin aşk ve mana dili olmasını sağlamıştır.
Onun bize bıraktığı en büyük miras.
Her bir dizesinin kelime kelime,her bir kelimesinin hece hece, her bir hecesinin harf harf saçaklanarak yedi yüz yıllık tarihimizi, bizim kılan Türkçemizdir.
Türkçe dilimiz, kimliğimizdir,asırlara Salih kültürümüzün taşıyıcısıdır.
Türkçemizi her kelimesinde asil bir milletin en az bin yıllık tarihinin biriktirdiği, mana ve hatıralar bulunan lisan şekline girmiş milli ruhumuz olarak tarif eder.
Dilini kaybeden bir millet hafızasını kaybeder,benliğini kaybeder hatta ve hatta inancını kaybeder.
Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların, zamanla sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır.
Gerek dünya tarihine gerekse de Türk tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğini görürüz.
Avrupa kıtasındaki soydaş toplulukların önemli bir bölümünün dilleriyle bağları kopunca nasıl slavlaştıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Aynı şekilde Afrika'da sömürgecilerin işgal ettikleri yerlerde insanların inançlarıyla beraber dillerini de hedef aldıklarına şahit oluyoruz.
Unutmayınız vatanı önce dil sonra ordu bekler. Bunun için Türkçemize de çok sıkı sahip çıkmalıyız.
Sadece kendimiz sahip çıkmakla kalmamalı,Türkçemizi dünya dili haline getirmeliyiz.
Yaklaşık on iki milyon kilometrekarelik bir coğrafyada iki yüz elli milyonun tek millet,tek yürek,tek bilek yapan Türkçemizin dünyada en çok konuşulan beşinci büyük dilidir.
Bugün 35 ayrı ülkede ya anadil ya ikinci veyahut yabancı dil olarak Türkçe ile anlaşılabiliyor.
Vatanları,bayrakları, devletleri ayrı olan yüzlerce milyon insanı aynı gönül paydasında buluşturan Türkçe’dir.
Üzülerek ifade etmek isterim ki bugün de elimizde öyle bir çoraklaşma sürecini yaşıyoruz.
Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor. Hatta kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor.
Kimi üniversitelerde öğrencilerimizin bırakınız Yunusları,Fuzulileri,Emrah ları,Reşat Nurileri,
Refik Halitler, Peyami Safa veya Hamdi Tanpınarları bile okumadan hatta adını duymadan diploma alabiliyor.
Bunun yanında da gazetecilerimizden akademisyenlerimize kadar okumuş yazmış insanlarımızın bir bölümü Türkçeye yeterince özen göstermiyor.
Özellikle sosyal medya dili gençlerimiz arasında geçerli bir yazı diline,iletişim diline dönüşüyor.
Anlamsız kısaltmalar,aralara serpiştirilen yabancı kelimeler, bozuk cümleler,saçma ifadeler o günden günü sıradan hale geliyor.
Tabelalarda,yazışmalarda ve konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık geleceğimizi tehdit eder bir boyuta ulaşmıştı.
Dilimizi kısırlaştıran nesiller arasındaki iletişimi yok eden Türkçeden ziyade nevzuhur bir kuşdilini andıran bu çürümeye dur demek mecburiyetindeyiz.
Halbuki değil iletişim aracı olmanın yanında en büyük zenginliktir. İnsan sahip olduğu kelimeler kadar kendini gerçekleştirir.
Yüz kelimeyle konuşan birisi ile on bin kelimeyle düşünen birisi aynı değildir. Bin kelimeyle ömrünü tüketen ne nazaran on bin kelimeyle yaşayan kişi.
Hayattan on kat daha fazla lezzet alıyorum hayatın anlamını on kat daha fazla kavrar insanla on kat daha fazla katkı verir.
Bu anlayışla milli bir seferberlik ruhuyla çalışarak gençlerimize, dilin her biri asırlık tecrübelerin taşıyıcısı olan kelimelerin kavramların ifadelerin kıymetini en iyi şekilde anlatmalıyız.
Kültür emperyalizmine karşı kuracağımız en güçlü savunma hattı öncelikle birliğimizi korumaktır.
Kendi anadilini en doğru ve güzel şekilde konuşamayan bir toplum başkalarına da katkı sağlayamaz.
Türkçeyi korumada ne milli kimliğimize sahip çıkabiliriz ne Türk dünyasıyla olan bağlarımızı güçlü tutabiliriz ne de küresel hedeflerimize ulaşabiliriz.
Dilimiz güç kaybettiği sürece siyasi sınırlarımızın da bu ortak Kültür ve medeniyetimizin de haritalarda yalnızca bir çizgiden ibaret kalmasına mani olmayız.
Geleceğimize yapacağımız en önemli yatırımlarından biri yabancı kavramlarının istilası karşısında güzel Türkçemizi korumak geliştirmek zenginleştirmek olacaktır bu konuda.
Hepimize bilhassa da ailelerimize öğretmenlerimize münevverlerimiz Türk diliyle ilgili çalışma yapan kurum ve sivil toplum kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor Yunus Emre dil hikmetin yoludur diyor. Yitik kaybedildiği yerde bulunur diyerek hikmet arayışımızı Türkçemizde başlatmalı hep birlikte dünya dili Türkçe demeliyiz.
Bunun için Yunus Emre'nin 700’üncü vefat yılına istinaden dünya dili Türkçe adıyla bir seferberlik ilan ediyoruz.
Hibya Haber Ajansı