DESTEK VERECEĞİZ
“Geçtiğimiz bir yılda tüm dünyayı derinden sarsan terör saldırıları şahitlik ettik. Zirvenin en önemli konularından biri de terörle mücadeleydi. Türkiye olarak Antalya zirvesinde ortaya koyduğumuz kararlılık ve mücadele ruhuna dikkat çektik. Terörü etkisiz hale getirmede başarılı olunamadığını ifade ettik. Küreselleşen terör tehdidi ile mücadelede ilkeli, tutarlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini vurguladık. Terör örgütleri arasında çifte standardı bırakmadan dayanışmayı sağlamadan bu konuda mesafe kat edemeyeceğimizin altını çizdik. BM, mali eylem görev gücü tarafından yapılan çalışmaları da desteklediğimizi belirtik. Terörizmle mücadele eylem planına elimizden gelen desteği vereceğiz. Terör karşısında ilkeli tutarlı kararlı net bir tutum beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
ALMAN POLİSİNE TEŞEKKÜR
G20 zirvesinde Alman polisinin ortaya koyduğu fedakarlığı bir kenara koymak mümkün değil, gayretleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Türkiye dünyanın en cani terör örgütleriyle mücadele ediyor. PKK terör örgütü ve uzantıları birçok AB ülkesinde 10 milyonlarca avro haraç toplayabiliyor. AB ülkelerinde himaye edildiğini korunup kollandığını görüyoruz. Bunun en acı örneğini ülkemizden kaçan FETÖ’cü teröristler konusunda yaşıyoruz. Geçen yıl 15 Temmuz gecesi ülkemizde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve 250 vatandaşımızı hunharca şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı da yaralayan terör örgütünün militanları, Batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun, özellikle 15 Temmuz gecesi demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizi rahatsız ettiğini, daha da ötesi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim.
MEŞRU MÜDAFAADA TEREDDÜT GÖSTERMEYECEĞİZ
Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız. Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Terör örgütlerine verilen silahları topraklarımızda yapılan eylemlerde ele geçiriyor olmamız, sorunun şimdiden mevcut sınırlarının dışına taşmaya başladığına işaret etmektedir.
Dün bölgede dağıtılan ve bugün namlusu bize yöneltilen silahların yarın dünyanın başka yerindeki eylemlerde kullanılmayacağının garantisi yoktur. Dilerim bu toplantı, terörün, dini, dili ve ırkı olmaksızın hepimizi hedef aldığının kabul edilmesi bakımından bir kırılma noktası olur. Yine ümit ederim ki yeni acılar yaşanmadan terörü ve terörizmin finansmanını engellemede başarıya ulaşabiliriz.
YÜKÜMÜZ PAYLAŞILMALI
Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde barındırıyoruz. Harcadığımız para 30 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Hiçbir ülkenin mültecilere böyle bir ev sahipliği yapması söz konusu değildir. Bütün bunları yaparken bizlere AB’nin verdiği söz 3 artı 3 6 milyar avro... Bize ulaşan 800 milyon avrodur.
Buradaki ifade edilen rakamlar yalan yanlış, saptırılıyor. Proje gelmedi deniliyor, proje uygulandı. AB mülteci konusunda sözünü tutmadı. Mülteciler konusunda yükümüz paylaşılmalı. Mültecilerin yurt edinme haklarına saygı gösterilerek diğer ülkelere sorumluluklarını hatırlattık.
Mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik taahhüt verilmiştir. Cerablus, Rai ve Dabık’ta Özgür Suriye Ordusu ile birlikte oluşturduğuz bölgeye 100 binin üzerinde Suriyeli geri dönerek yerleşmiştir. Bunun bir örneği yoktur. Şu ana kadar 3 bini aşkın DEAŞ’lı o bölgede etkisiz hale getirilmiştir. Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüklerine etnik kültürel yapısına saygılı her adımı destekleyeceğiz, destek verilmesini bekliyoruz.
YAPTIRIMLARI DOĞRU BULMUYORUZ
Diğer taraftan henüz bu bölgedeki terör sorunu çözülememişken, Körfez’de yeni krizler istemiyoruz. Katar’a yönelik ithamları haksızlık olarak değerlendiriyor, yaptırımları da doğru bulmuyoruz. Dünyadaki her ülke gibi Katar’ın da egemenliğine saygı duyulmalıdır. Daha önce de ifade ettiğim gibi, kardeş kavgasının kazananı olmaz. Türkiye’nin çok yakın dostluk bağları vardır. Körfez’deki bütün kardeşlerimizin güvenliği, huzuru ve istikrarı, en az kendimizinki kadar önemlidir. Bunu tehlikeye atacak adımlardan imtina edilmelidir. Bu konuda, bölgenin büyüğü olarak gördüğümüz Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm ülkelerin en kısa sürede makul bir çözüm üzerinde anlaşmalarını arzu ediyoruz. Kışkırtmalara asla prim verilmemesini istiyoruz.
FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNDE HASSASIM
(Deniz Yücel’in tutuklanması) Basın mensupları sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Suç işler işledikleri zaman da yargı gerekli değerlendirmeleri yapar. Ben şiir okuduğum için hapse girmiş bir kişiyim. Fikir özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü gayet iyi bilirim. Fikir özgürlüğü konusunda hassasım. Siz benim belediye başkanlığı dönemimde okuduğum şiirden dolayı hapse girdiğimi bilmiyorsunuz. Bunu bilseydiniz bunu bana sormazdınız. Basın mensupları diye tanıdıklarınızın büyük bir çoğunluğu teröre yardım yataklık yapan kişilerdir. Yargı değerlendirme yaptıktan sonra gereğini yapar.
SİYASİ İNTİHAR
(Almanya’nın salon toplantısına izin vermemesi) Alman yönetimi, eyaletler vesaire, benim burada salon toplantısı yapmama müsaade etmediler ve buna tahammül edemediler. Acaba bunu hangi özgürlük anlayışı ile bağdaştıracağız. Eğer özgürlükler dünyasında yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti’nin halkının yüzde 52’sinin oyunu alan bir Cumhurbaşkanına Almanya’da bir salon toplantısında konuşma müsaadesi vermeyenler, kusura bakmasınlar özgürlüklerden bahsedemezler. Bu bir siyasi intihardır.
GARİPLİKLER YAŞIYORUZ
PKK’nın dağdaki eşkiyalarına müsade etmişlerdir. Onları polis kordonu altında yürütenler, buradaki meşru derneklere müsaade etmiyorlar. Türkiye’de böyle bir yasak yok. Şu anda Türkiye’de, işte neredeyse 20 günü aştı, anamuhalefet partisinin düzenlemiş olduğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar partilerinin içinde genel başkanlığa aday olanlara adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz, fakat bunların hepsini aşacağız.
HADDİNİ BİLDİRİRİZ
(IKBY’nin referandum kararı) Referandum konusuna ben Irak’ın bütünlüğü açısından doğru bakmıyorum ve bu Irak’ın yarınları açısından sıkıntı verici bir adımdır. Bunun Sayın dostum Barzani’ye haberini Dışişleri Bakanlığı olarak da verdik. Dedik ki ‘Bu yanlış bir yoldur. Bundan vazgeçin ve yarın bunun bedelini ödemek de sizin için zor olacaktır.’ Şu anda doğrusu hangi konumda olduklarını hala bilmiyorum. Temenni ederim ki referandum yapılmadan vazgeçerler.
Ama bundaki direnmeleri onlara ben kaybettirir diye düşünüyorum. Çünkü bizim için Irak’ın birliği, beraberliği, bütünlüğü çok çok önemlidir. Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir, ırkçılık üzerine hiç değildir. Bizim muhatabımız her zaman insandır. Eğer bizim sınırlarımızda bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye’de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Nitekim Kuzey Suriye’de böyle bir girişim oldu ve biz bu girişimi durdurduk, engelledik. Bundan sonra da buna yine asla müsaade etmeyiz. Oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz.”
BÜYÜKADA GÖZALTILARI
AA'nın aktardığına göre "Ernst International dün bir açıklama yayınladı, 'Sayın Erdoğan'ın 1998'de tutuklandığında da sesimizi yükseltip, bunun haksızlık olduğunu, serbest bırakılması gerektiğini söylemiştik. Büyükada'daki otelde insan hakları savunucularına karşı yapılan baskın akabinde de aynı talepte bulunuyoruz. Bu arkadaşlar suçsuzdur, bırakılmaları lazım.' dediler, nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları ifade etti:
"İnsan hakları savunucusu dediklerinin, benimle ilgili yapmış olduğu açıklamanın neticesi neydi acaba? Neticesi ne oldu, bunu biliyor musunuz? Neticesi ben hapse girdim ve 4 ay, 10 gün hapiste yattım. İstanbul şehrinin belediye başkanıydım. Yaptığım neydi? Sadece bir şiiri okumaktı. Şu anda bu söyledikleriniz acaba Büyükada'daki bu otelde niçin toplanmıştı? Onlar ise orada ne yazık ki yine adeta 15 Temmuz'un devamı mahiyetinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdi. Şu anda istihbaratın aldığı bir duyum üzerine polis teşkilatı buraya baskın yapmıştır. Bu baskının neticesinde de şu anda gözaltına almıştır, tutuklamamıştır. Şimdi bu gözaltı süreci içerisinde meydana ne gelir? Onu bilemem. Bu da belki bir yargı sürecini başlatabilir, o ayrı bir konu. Daha yargıya falan gitmiş değil, şimdi gözaltında. Gözaltına alınmalarının sebebi olduğu için polis teşkilatımız böyle bir uygulamayı yapmıştır. Onların o zaman yapmış oldukları bu çağrıyı şu anda da zaten sağ olsun bayağı başarılı bir şekilde yaptılar, yapıyorlar. Başta siz bu çağrıya sizler de destek veriyorsunuz zaten. Dediğim gibi benim böyle bir şeyde tasarruf noktasında yetkim yok. Şu anda polis teşkilatı ellerindeki belgeleriyle bulduklarıyla bu işle ilgili çalışmasını yapacaktır, ifadelerini alacaktır. Ondan sonra da yargıya göndermek gerekiyorsa yargıya gönderecektir ve kararı da yargı verecektir."