Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Cumartesi günü 27'nci dönemin 6. Ve son yasama yılına girdiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'mizin komisyon ve genel kurul faaliyetlerinde sizlere rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.
Milletvekillerimizin yaz döneminde seçim bölgelerinde ve görevlendirildikleri yerlerde gerçekleştirdikleri yoğun çalışmaları takip ettik. Ülkemizin her bir köşesinde eli sıkılmadık insan, girilmedik gönül bırakmayacak anlayışla yürütülen çalışmalar için teşekkür ediyorum. Biz sahayı ne kadar sıkı tutarsak, milletimizin yalanları ve çarpıtmalarıyla yanlış yönlendirmek isteyenlerin gayretleri o derece akamete uğrayacaktır.
Genel Merkezimizle, milletvekillerimizle, bakanlarımızla bir yandan Ankara'da çalışmaları yürütecek, diğer yandan ilçe ilçe tüm şehirlerimizde milletimizle kucaklaşacağız. Milletimizi seçimden seçime hatırlayanlarla aramızdaki farkı göstermektir. Geleceğini inşa edecek birikime, enerjiye ve azme sahip olduğumuzu her kesimden insanımıza göstermeye kararlıyız. Biz kendi halimize, işimize bakacağız. Biz kendi sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmeye bakacağız. Birileri dün öyle, bugün böyle diyerek ikiyüzlü tavırlar sergileyebilir. Ne söylüyorsak yerine getirme, ağzımızdan çıkan her şeyi ölçerek ifade etme mecburiyetindeyiz.
Muhalefetin seçim öncesi söyledikleriyle yaptıkları arasındaki uçurumu belediyelerde gördük. Vaat ettikleri hiçbir sözün arkasında duramadılar. Buna rağmen hala kendilerine ait olmayan işleri sahiplenerek ortada gezebiliyorlar. Yalan bunlarda daniskası... Aynı sinsi taktiği önümüzdeki seçimlerde kullanmanın hazırlığını yaptıklarından şüpheniz olmasın.
Gençlerimizin de dünyayı tanıyan birikimleri ve sahip oldukları teknoloji işle bu bayat oyunu çözebileceklerinden şüphe duymuyorum.
Bugün ekranları başında bizi heyecanla milletimiz dinliyor. Heyecanla bizi dinleyen milletimizle bazı gerçekleri paylaşacağım. 8 aylık bir vakit var. Seçim takviminin başlamasıyla Meclis'in ara vereceğini düşündüğümüzde 5-6 aylık süre kalıyor. MHP ile birlikte komisyonlarda ve Genel Kurul'da sıkı bir mesai ile gündemimizdeki tüm düzenlemeleri yasalaştıracağınıza inanıyorum.
Biz de bu salondaki son grup toplantımızı yaptığımız 15 Haziran'dan bugüne kadar pek çok programla ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi sürdürdük.
Bir yandan eser ve hizmet siyasetimizin ürünü projelerin açılış heyecanını milletimizle beraber yaşadık. Diğer yandan Türkiye'nin uluslararası alandaki gücünü ve etkisini perçinleyecek temaslarda bulunduk.
Günümüzün her anını, haftanın, ayın, yılın her gününü büyük bir aşkla, şevkle çalışarak geçiriyoruz. Ülkemizi geçtiğimiz 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduğumuz gibi önümüzdeki dönemde de Türkiye yüzyılını inşa edeceğiz. Artık bizim bu seçimleri mottosu "Türkiye Yüzyılı" bununla çalışacağız.
Birilerine bakıyorsunuz toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Kendi meselelerini bile çözemiyorlar. Biz ise tüm vaktimizi ve enerjimizi evlatlarımıza daha büyük, güçlü, müreffeh bir Türkiye bırakmak için ayırıyoruz.
Önümüzdeki dönemde de Türkiye yüzyılını milletimizle birlikte inşa edeceğiz. Birilerine biliyorsunuz, toplanıp toplanıp dağılıyorlar ama kendi meselelerini bile çözemiyorlar.
Bütün umudunu ekonomideki sıkıntılara bağlayanların heveslerini kursakalrında bırakacak düzenlemeler yapıyoruz.
Malum zat bir zamanlar SSK'nın genel müdürlüğünü yaptı. Ne yaptı bu adam diye sorduk mu? Onun döneminde hastane odaları pislikten geçilmiyordu. Hastalarımız kan revan içinde kalıyorları. Rehine alma dönemi vardı. Hastalar ölüyor ve rehine alınıyorlardı. Ey Bay Kemal senin gidecek yerin var mı?
Bütyün umudunu enflasyona bağlayanların hevelerini kursaklarında bırakacak adımların hazırlıklarını sürdürüyoruz. Türkiye, bir süredir çok ciddi sınamalardan geçmektedir. Bu sınamaların milletimizin hayatına yansıyan olumsuzlukları vardır. Bu çözümü sağlayacak tek yürütme temsilcisi biz, tek parti AK Parti, tek ittifak Cumhur İttifakı'dır.
Milletimize bu gerçeği gösterdiğimizde sandık yolu kendiliğinden açılacaktır. Türkiye Ekonomi Programımız gündeme geldiğinde kruduğumuz denklemi ve iktisadi yalaşımımzı birileri bıyık altından gülmüşlerdi. Ülkemize yönelik ekonomik saldırılar için kullanılan araçları birer birer devre dışı bıraktık. Bu anlayışla salgın oldu üretime ara vermedik, savaş çıktı ihracatta gaza basmaktan vazgeçmedik. Biz büyümeyi sürdürdük.
İnsanımızın işini, aşını birinci sıraya koyduğumuz yaklaşımla ekonomi programımızı uygulamaya devam ediyoruz. İstihdamda 31 milyona dayandık. Sosyal konut projesi gibi adımların vatandaşlarımızı evsahibi yapma yanı sıra ekonomik hareketlilik ve istihdama katkısı olacaktır. Bu ayın sonunda ülkemizin ilk yerli otomobili TOGG'un banttan çıkış törenine katılıyoruz. Uluslararası yatırımcıların yoğun ilgisiyle karşı karşıyayız. Ülkemizde güzel bir havanın esmesini sağlayacağız.
Yılbaşından sonra çalışanların ücretlerinde yapacağımız artışlarla güzel bir havanın esmesini sağlayacağız.
Dün açıkladıkları teklifle önceki akşam atıp tuttukları arasında dağlar kadar farklar var.
Biz içeride eser ve hizmet siyasetiyle, dışarıda itibarımızı yükseltecek diplomatik mekiklerle uğraşırken birilerinin riyakarlık kokan oyunlar peşinde koştuğunu görüyoruz. Önceki akşam geç saatlerde CHP Genel Başkanı yaptığı açıklama ile bizim ömrümüzü verdiğimiz mücadele neticesinde çözdüğümüz başörtüsü meselesiyle ilgili güya günah çıkarıyor. Gerçi dün açıkladıkları kanun teklifiyle, önceki akşam atıp tuttukları arasında dağlar kadar fark var.
Bu zatın bu teklifini anlamakta zorlandık. Biz bu konuyu ülke gündeminden çıkardık. Ülkemizde şu anda böyle bir mesele var mı? Ülkemizde kamuda veya özel sektörde böyle bir mesele var mı? Türkiye bir dönem Meclis'e başörtüsüyle girdiği için kürsüden senin fikir baban haddi bildirmeye davet edilen milletvekilleri görmüştü. Siz de bunları alkışlamıştınız. Meclis'ten atmak için alkışlamıştınız. Bugün milletvekillerimizle ve diğer konularla ilgili böyle bir sıkıntı var mı?
AK Parti, Cumhur İttifakı, Meclis ve hükümet olarak bu adımın kazanını Türkiye olmuştur. Doğru ol be. Yanına birkaç başörtülü bayanı alarak bu işi çözdüğünü mü zannediyorsun? Adam gibi dürüst ol. İstismar siyaseti yaparak milletin karşısına çıkma. Bu zatın artık yaşanmayan bir sorunla ilgili gece yarısı çıkıp, kanuni düzenleme teklif etmesinin gerisindeki riyakarlığı görüyoruz da başka ne hesap var, değerlendirmemiz lazım.
Bugün Türkiye'nin gündeminde başörtüsü diye bir mesele verdiğimiz mücadele sayesinde hamdolsun artık kalmamıştır.
Öncelikle bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Bugün Türkiye'nin gündeminde başörtüsü diye bir mesele, verdiğimiz mücadele ve yaptığımız düzenlemeler sayesinde hamdolsun artık kalmamıştır. Geçmişte bu ülkede başörtüsü diye utanç verici bir mesele yaşandıysa bunun tek müsebbibi en bariz örneğini Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği CHP zihniyetidir, CHP faşizmidir. İşin aslına bakılacak olursa genelde kılık kıyafet ve özelde de başörtüsü meselesi ne yasa ne Anayasa konusu olmaması gereken tabii bir haktır.
Nasıl başı açık bir hanım kardeşimizin bu şekilde hayatın her alanında var olabilmesi için herhangi bir yasa, anayasa düzenlemesi gerekmiyorsa aynı durum başörtülü kardeşlerimiz için de geçerlidir. Hani herkesin her ağzını açtığında söze başladığı temel hak ve özgürlükler diye bir kalıp var ya, başörtüsü de bu kalıbın doğal bir parçasıdır. Ama ülkemizde milletimizin inancına, değerlerine, tarihine, kültürüne düşman olan CHP faşizmi, geçmişte bürokratik vesayetle ve darbecilerle el ele vererek önümüze böyle bir sorun çıkarmıştır.
Üniversitelerde herhangi bir kanuni temeli olmadan bir günde uygulama değiştiren, kamuda benzer baskılarla insanımızı mağdur eden mekanizmayı perde gerisinden işleten hep işte bu CHP zihniyetidir. Aynı zihniyet 1960 darbesini yaptırdıktan sonra sırf siyasi iktidarı rahat ele geçirmek için milletin adamı olarak gönüllerde taht kuran Menderes'i darağacına göndermekte de tereddüt etmemiştir. Özal'ın Türkiye'ye çağ atlatma çabalarının önüne en büyük engelleri de aynı faşist kafa çıkarmıştır. Bunun için biz eskiden beri mücadelemizi CHP zihniyetine karşı verdiğimizi söylüyoruz. Bu faşist kafa kendi çıkarları için dün ülkemizdeki bir kısım insanların laiklik hassasiyetini istismar etmişlerdir. Şimdi de aynı kafa milletimizin başörtüsü hassasiyetini istismar peşindedir.
Biz 2008 yılında MHP ile birlikte Meclis'te CHP zihniyetinin emrivakiye dayalı zulümlerinin önünü kesmek adına başörtüsü tartışmalarını kökten çözecek bir anayasa değişikliği yapmıştık. Bu değişikliği işin özü ve mantığı itibarıyla böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmamasına rağmen sırf CHP faşizmini dizginlemek için yaptığımızın altını tekrar çiziyorum.
Meclisimizin tarihinde ender görülen bir uzlaşmayla hayata geçirdiğimiz anayasa değişikliği birilerini öyle rahatsız etmişti ki bunu 411 el kaosa kalktı manşetiyle duyurmuşlardı. Şayet bu düzenleme dönemin Anayasa Mahkemesi tarafından, bu konuda anayasanın kendine tanıdığı sınırın ötesine geçerek verdiği kararla iptal edilmeseydi, Türkiye başörtüsü tartışmalarını ta o zaman gündeminden tamamen çıkarmış olacaktı.
Bu değişikliği iptali için büyük bir keyifle Anayasa Mahkemesi'ne götüren kişi bizzat Kılıçdaroğlu'nun ta kendisiydi. Dürüst ol dürüst, artık bu yalanların yetti ya. Kılıçdaroğlu'nun iptal başvurusunda yer verdiği başörtüsünün çağdaş demokrasiye tehdit oluşturduğu, kamu düzenini, toplum huzurunu ve beraberliği zedeleyeceği ifadeleri hem bu şahsın alnına hem de demokrasi tarihimize kara bir leke olarak kazınmıştır.
Aynı dönemde partimize açılan kapatma davasının gerekçelerinden biri de başörtüsü konusundaki özgürlükçü yaklaşımlarımızdır. Partimiz bu kapatma davasından kıl payı kurtulmuştur. Ve o dönem aynı partinin karşısındaki zat, Ankara'da hakimler var, savcılar var diyerek memnuniyetini ifade etmiştir. Dönemin YÖK Başkanı hakkında, başörtüsü yasağını kaldırın dediği için görevini kötüye kullanma iddiasıyla dava açanların başında bu Kılıçdaroğlu geliyordu. Kılıçdaroğlu, belgeyle konuşuyorum belgeyle. Senin imzalarınla konuşuyorum.
Biz 2008 yılında CHP'nin zulümlerini önünü kesmek için bir Anayasa değişikliği yapmıştık. Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmamasına rağmen, sırt CHP faşizmini dizginlemek için yaptığımızın altını çiziyorum.
Bu birilerini öyle rahatsız etmişti ki birileri bunu '411 el kaosa kalktı' diye ifade etmişlerdi. Bu değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne götüren kişi bizzat Kılıçdaroğlu'nun ta kendisiydi. E Kılıçdaroğlu dürüst ol. Artık bu yalanların yetti.
Aynı dönemde partimize açılan kapatma davasının gerekçelerinden birisi de başörtüsü konusundaki özgürlükçü yaklaşımımızdır. O dönem aynı partinin başındaki zat, 'Ankara'da hakimler var, savcılar var' diye memnuniyetini ifade etmiştir. Kılıçdaroğlu, benim kızlarım bu işlerin mağduriyetini çekti. Ben kızlarımızın bir tanesini İstanbul'da okutamadım. Türkiye'nin başka ilinde kızım imam hatip okulunu tamamladı. Çilesini biz çektik. İmam hatip okulu kapısında anneler günlerce nöbet tuttular.
Şimdi de kanunlarla düzenleyelim diyorsun. Bu zatın başörtüsü meselesinde de taban taban zıt o kadar mesele var ki, biz gerisindeki zihniyete bakmayı tercih ediyoruz. Kaset kumpasıyla bir yere gelenler bu milletin hayrına proje üretemezler. Bu meseleyi de geriden takip ediyorlar. Hükümetlerimiz dönemlerinde inanç, köken, meşrep alanlarındaki tüm özgürleri CHP'ye rağmen hayata geçirdik. Başörütüsü başta olmak üzere inanç ve ibadet alanında özgürlükleri onlara rağmen açtık.
Kürt meselesi diye ülkemize giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden onlara rağmen kurtulduk. Bizim Kürt meselemiz yok, kabinemde iki Kürt arkadaşım var. Sende bu dert çok. Terör örgütlerinin temsilcileriyle Ankara'dan İstanbul'a dirsek dirseğe yürüdü. Önümüzdeki cuma günü Alevi kardeşlerimizi ülkemizden koparma projelerini de onlara rağmen akamete uğratıyoruz.
Milletimizin girdiğimiz her seçimde bizi sandıktan birinci çıkarmasının gerisinde, CHP faşimizinin insanımızın ruhunda açtığı izleri silmenin payı vardır.
Aslına bakılırsa CHP faşizminin ne laiklik, ne başörtüsü, ne diğer meseleler umrunlarındadır. Bunların faşizminlerini her devirde farklı renklere obyayarak yapmak istedikleri tek şey milletimizi bağımlı bırarak kendi iktidarlarını sürdürmektir.
Cuma günü atacağımız yeni adımla Alevi kardeşlerimizi ülkemizden koparma çalışmalarını akamete uğratıyoruz.
Kılıçdaroğlu'nun teklifini bir taktik adım olarak görüyorum. 2010'da verdiği bir röportajda bizi yasa değişikliğiyle çözüm bulmakla itham ediyor. Bir gece vakti aklına muhatabının 'çul' diyerek hakaretler savurduğu, kendisinin de '1 metrekarelik bez parçası' dediği başörtüsü gelmiş. Kanun teklifi diye sundukları metin, hem tüm boyutlarıyla kucaklamaktan hem arzu edilen şekilden uzaktır.
Öyleyse, biz daha öte teklifle mukabele edelim. Eğer dürüstsen, samimiysen temel bir insan hakkı olan başörtüsü mesleesini ülke gündeminden çıkarmak için samimiyse, gençlerimizin hassasiyetleri olan bu meselenin ahdi temelini güçlendirmenin peşindeyse bunu yasa değil, anayasa düzeyinde sağlayalım."
Hibya Haber Ajansı