Kartalkaya’da 78 insan ölüyor. Yanıyor, boğuluyor, çaresizce hayatını kaybediyor. Otelin sahibi çıkıp, “Benim suçum yok, elektrikçi yaptı, aşçı yaktı, güvenlikçi izledi” diyor. Yağmurlama sistemi yok, yangın merdiveni yok, alarm çalışmıyor. Ama her şey “mükemmelmiş.” Hangi mükemmellik? İnsanın vicdanı yanıyor.
Sonra ne oluyor? Herkes birbirini suçluyor. Turizm Bakanlığı diyor ki: “Benim işim yangın denetimi değil.” Bolu Belediyesi diyor ki: “İtfaiyeyi suçlayın.” İtfaiye müdürü çıkıyor: “Korktum, bildirmedim.” Korkunun ecele faydası olmadığını bile bile, 78 insanın ölümüne seyirci kalıyor.
KKTC’nin Ankara Büyükelçisi ne diyor? Rum tarafı silahlanıyormuş. ABD, GKRY’yi üs haline getiriyormuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda “KKTC’yi tanıyın” çağrısı yapmış. Güzel… Ama KKTC için diplomasi masasına oturanlar, Türkiye’de denetim masasına oturamıyor. Otel sahiplerinin korkularını yenecek, sorumlulara hesap soracak bir sistemimiz yok. İnsanlar ölüyor, kimse istifa etmiyor.
Peki, Ukrayna? Trump, “Ben olsaydım savaş başlamazdı” diyor. Putin “Evet, doğru” diyor. Trump gelirse barış masası kurulacakmış. Ateşkes, anlaşma, dünya barışı… Güzel hayaller. Ama Türkiye’nin barış masasında oturan lideri, Bolu’daki ihmallerin masasında oturanları göremiyor. Kartalkaya yanarken, Ankara sessiz.
Sosyal medya ne yapıyor? Ölen insanlara “Oh olsun” diyen vicdansızlar türedi. Kim bu insanlar? Kendi hayatındaki çürümüşlüğü, başkalarının acısına kusarak temizlemeye çalışan çakallar. Ölen çocuklara, analara, babalara dil uzatanlar, sosyal medyada “like” peşinde koşuyor. Bir toplum, vicdanını kaybettiğinde ne olur? İşte Kartalkaya yanarken bunu görüyoruz.
Ve gençlik… Sosyal medyanın eline düşmüş, Batı’nın tüketim kültürüyle köksüzleşmiş bir nesil. Aileler başıboş bırakmış, eğitim sistemi umursamaz, siyasiler sessiz. Ne Türk kültüründen haberdarlar, ne milli değerlerden. Adlarını bile “Tommy, Mia” diye koyuyorlar. Kendi kültürüne yabancılaşmış bir gençlik yetişiyor.
Türkiye büyük bir ülke. Barış masaları kuruyor, uluslararası diplomaside rol oynuyor. Ama içindeki yangını söndüremiyor. Denetim yok, hesap sorma yok, vicdan yok. Kartalkaya’nın külleri savrulurken, Türkiye kendine şu soruyu sormalı: “Büyük bir ülke olmak, kendi vatandaşının hayatını korumayı ne zaman öğrenecek?”