Avrupa’da yüzde üç olan meme kanseri görülme oranı Türkiye’de yüzde 17’ye yükseliyor. Aradaki fark, ölümlere neden olan meme kanserini ülke için önemli bir sorun haline getiriyor. Meme kanseri teşhisi konusunda açıklamalarda bulunan Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Çağatay Çifter şunları söyledi:
“Kendi kendine muayenenin meme kanserinde ölüm oranlarında düşüş sağladığını gösteren hiçbir bilimsel çalışma yok. Bu tür muayene her ne kadar zararlı bir yöntem değilse de psikolojik stres yaratabilmesi hem de gereksiz tetkiklere yol açabilmesi açısından eleştiriliyor. Ayrıca, eğitimsiz bir el tarafından yapıldığından bir çok lezyon gözden kaçırılarak ‘normal meme’ olarak değerlendirilebiliyor. Meme kanserinin biyolojik gelişimine baktığımız zaman, tek bir hücreden başlayıp bir santimetre çapa ulaşabilmesi için yaklaşık 7 yıl geçmesi gerektiğini görüyoruz. Kanser, ancak 0,5 santimetre çapa ulaştıktan sonra uzak organlara yayılım yeteneği kazanabiliyor. Tecrübeli doktorların bile muayenede bir kitleyi fark edebilmeleri için, çapının en az bir santimetre olması gerekiyor. Tıp eğitimi almamış bir kişinin kendisini muayene ederek bulabileceği bir meme kanserinin en az 2-3 santimetre çapında olabileceği aşikar ve bu büyüklüğün altındaki bir kitlenin fark edilmesi mümkün görünmüyor.
RUTİN KONTROLÜ YAPTIRIN
Kendi kendine muayene ile bulunan bir meme kanseri ‘erken meme kanseri’ değil. Biliyoruz ki erken tanı konulabilmesi halinde meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalık. Risk altındaki grupların yıllık doktor ve görüntüleme kontrollerine gitmeleri gerekiyor. Yapılan birçok çalışmada, meme kanseri kendisi tarafından fark edilen hastaların, rutin taramalarla meme kanseri tanısı konulanlara göre yaşam sürelerinin ‘daha kısa olduğu’ görülüyor. Meme kanseri tanısının, hastanın kendi kendini muayenesinde fark edemeyeceği bir boyuttayken konulması hayat kurtarıcı. Meme kanserinden korunma yolu kendi kendine muayene değil, rutin doktor kontrolüdür.”