Ülkemizde koleksiyon(culuk) hakkında kapsamlı birer çalışma oluşturmak amacıyla kaleme aldığı kitaplar ışığında, Menekşe Sokağı Balkanoğlu Pasajı’nda yer alan koleksiyon galerisinde görüştüğümüz Duman’a, bir hobi olmanın ötesinde kültürel uğraşı alanı olan koleksiyon yapma hakkında merak edilenleri sorduk.
-Koleksiyonculuk üzerine yayımlanmış yazılarınız, kitaplarınız var. Kaç yıldır bu işle meşgulsünüz ve biriktirme merakı ilk ne zaman başladı?
Yaklaşık 52 seneden beri bu işi yapmaktayım. 6-7 yaşlarında, damgalı pulları mektupların üzerinden toplayıp biriktirmekle başladım. 1957-58’de elime tırtıllı 1 kuruş geçti. Onu Samanpazarı’nda bir antikacı dükkânına götürdüm. Sonra bakır 5 kuruşu gördüm ve harcayamadım; bir de 10 kuruş buldum ve ikisini yan yana koydum. Ne ailemde, ne de çevremde koleksiyoncu vardı. O devirlerde pulun nerede satıldığını bile bilmiyoruz. Koleksiyon denilince puldan başka bir şey de bilmiyoruz. 1964’de Kızılay’da bir pulcu dükkânına çırak olarak girdim; kendimi geliştirdim ve hedefimi koydum. 1970’ten sonra İstanbul’a büyük pulcuların yanına gittim, pul müzayedelerine katıldım. 1972-75 arasında özel bir pul şirketinin eksperliğini yaptım. 75’de Maltepe’de küçük bir dükkân açtık. Aynı yıl Demir Yolları Genel Müdürlüğü’ne memur olarak girdim. 76’da kâğıt, hatıra ve madeni para işine gönül koydum. İstanbul’da satılmayan kâğıt paraları alıp Ankara’ya getirdim. 110 tane kâğıt parayla bir albüm çıkardım. Kâğıt paralara verdiğim isimler kayda girdi, bugün Merkez Bankası da aynı ismi kullanıyor.
Çocuklukta başlayan ilgi sizin için gelip geçici bir hevesten öte, bir meslek olmuş. Neden başka bir dal değil de, pul ve para?
-Ben pullarda geleceği gördüm. Yaptığım işten, sanattan gurur duyuyorum. Üç büyük kentin dışında bu sanat yok. Her vilayette olsun isterim ama yaşamaz. Çünkü bu da bir kültür ve kültürümüz buna müsait değil şu an. Koleksiyonculuğun kanunu, kitabı, üniversitelerde akademik yönü yok. Pul ve koleksiyonculuk üzerine 2008’de “Toplama Merakı”nı; 2010’da kapsamlı ve detaylı bir kitap olan “Türkiye Cumhuriyeti Hatıra Paraları”nı yazdım. Ben çekirdekten geldim, bu işin alıp satanıyım. Kendimi yetiştirdim. Bu bilgiler benim gayretimle oldu; Türkiye’m için çok önemlidir. Çok mutluyum. İyi ki bu mesleği, sanatı, koleksiyonculuğu yapmışım, yapıyorum.
HOBİSİZ İNSAN BOŞ İNSANDIR
-Pulun ve paranın bir belge olduğu düşünülürse koleksiyonerin bilgisine, kişisel gelişimine; ayrıca ülkenin tarihine ve kültürel mirasına nasıl bir katkı sağlıyor?
-Hepsi birer belgedir. Pulun üstünde hangi ülkeye ait olduğu, tarihi ve fiyatı vardır. Paralarımızda da öyle. Bu yalnız bizde değil, tüm dünya genelinde böyledir. Bu, kültürün ilk aşamasıdır. Pul ve para insanların kullandığı, tedavülde olan, elden ele dolaşan bir değerdir. Ülkenin hem kültür varlıklarıdır hem de geçmişine dair, tarihine ilişkindir. Ayrıca ister çocuk olsun ister büyük, pul merakı size düzenlemeyi öğretir. Tarih ve bilgi verir, tasarrufu öğretir. Yurt dışında ve içinde arkadaş çevresi edinirsiniz. 20 liralık pul alsanız, bunu dizmek üç gün sürer. Masanın üzerinde onlarla ilgilenirken sağlıklı olursunuz, hiç bir şey düşünmezsiniz. Koleksiyon yapmayı psikologlar da öneriyor. Koleksiyon yapan kişi uzun yaşıyor. Her insanın mutlaka bir hobisi olmalı; hanım, erkek, yaş fark etmez. Hobisiz insan boş insandır. Ne yaparsanız yapın, mutlaka bir şeyle uğraşın.
HER PULDA BİR ANI VAR
-Günümüzde posta gönderilerinde pul yerine ücret ödeme makineleri kullanılıyor. İletişim olanaklarının gelişmesi pul koleksiyonculuğunu ne derece etkilemiştir?
-Telefon çıktıktan sonra mektup ve pul dönemi bitti. Eskiden bayram tebrikleri vardı. O tebrik kartları saklanırdı. İnsanlar şimdi mesajlaşıyor, 50 kişinin birden bayramını, kandilini kutluyor. Şimdi postacıların getirdiğinde bir tane mektup yok. Mektup dendiğinde insanın aklına pul gelir. Liselere gidin ve çocuklara bir pul, bir tane de zarf verin. Ne adresi yazabilirler, ne pulu nereye yapıştıracağını bilir, ne de göndericiyi. Ama 40 -50 sene evvel ilkokula gitmeyen, hiç okumamış birisi o mektubu göndermeyi bilirdi. Pullar yine belli tirajlarda çıkıyor. Pulların çoğunu çeşitli kurumlar kullanıyor. Bunun dışında sadece koleksiyoncular gidip alıyor. İnsanoğlu yaşadığı müddetçe pul, para ve koleksiyonculuk ölmez, artar. Çünkü koleksiyonculukta ne kadar azsa, o kadar kıymetlidir. Ama üç kişi ama on kişi yapar ve bu devam eder.
-Geçmişe dönük tematik pullar arasında tren, uçak, çiçek, böcek, spor, tablo vb. konular sıralanabilir. Memleket serisi denilen şehir pulları da bu kategoride yer alır mı?
-Memleket serisi dediğiniz pullar her vilayetin resmini taşıyor, vilayetleri tanıtıyor. Memleket serisi iki kez çıkmıştır ama diğer temaların devamı hep vardır. Memleket serisi yurt dışında, İsviçre’de basılmıştır. Toplamı 134 adet puldan oluşmaktadır. Dünyanın en uzun pul serilerindendir, yedi grupta çıkmıştır. Pulların basımı 1958’de başlamış, 60’da bitmiştir. 67 vilayet 5 kuruşa ve 67 vilayet 20 kuruşa olmak üzere, her şehir pulu iki kez basılmıştır. Yeni vilayetlerin de pulları vardır. 81 vilayet olunca, pulların basımı 2005’de başlayıp 2007’de tamamlanmıştır. Şimdi 67 ve 81 vilayet serisini alsanız güzel bir koleksiyona sahip olabilirsiniz. Her pul bir şey anlatıyor. Her pulun üzerinde bir anı var çünkü.
GAZOZ, KOLONYA ŞİŞELERİ
-Bu noktada bize Ankara pulları üzerine neler söyleyebilirsiniz? Pul ve şehir ilişkisi birbirine nasıl bir değer katıyor?
-Özellikle Ankara pulu basılmamıştır. Ama içinde Ankara’nın simgeleri, binaları olanlar vardır. Örneğin beş parçalık bir pul çıkıyor ve içinde Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ziraat Fakültesi ve Veterinerlik Fakültesi yer alıyor. Ankara pullarında, Ulus’taki Atatürk heykeli çok kullanılmıştır. 1953’den geriye gittiğinizde neyi gösterecekler? Eski Meclis’i, Ankara Kalesi’ni... Sonrasında Anıtkabir, Sağlık Bakanlığı, DTCF... Ankara 1950’den sonra değişmeye başladı. Ulus’taki eski PTT binası, Kızılay binası yıkıldı. Bu binalar bir pulun veya eski Ankara kartlarının üstünde yaşıyor ve size tarihi gösteriyor. Yalnızca pul ve para değil, Gençlik Parkı’nın bir bardağı kişiyi 60 sene öncesine götürüyor. Ya da Ankara’nın gazoz şişeleri, Eyüp Sabri Tuncer kolonyaları… Şekiller, motifler hep Ankara’yı temsil ediyor. Hatıra paraların içinde Anıtkabir parası yoktu, Darphane Genel Müdürü ile defalarca görüşüp Anıtkabir parasını yaptırdım. Ayrıca hatıra paralar arasında Ankara kedisi ve Ankara keçisi de benim önerimle basıldı. Ankara keçisinin resimlerini bile bulamıyorsunuz şimdi. Ankara’nın asıl simgesidir o.
-Peki, böyle bir seriye sahip olmanın cazibesi, değeri nedir?
- Biriktirme merakı o kadar geniştir ki. Çiklet kutuları, anahtarlıklar, bardaklar, kolonya şişeleri... İnsanın içinden gelsin, çok az paralarla o kadar güzel işler yapılır ki. Bir de para verdiğiniz her şeyin karşılığı vardır. Koleksiyonculukta tiraj önemlidir. Hatıra paralar 31 gram gümüş ve adetlidir, kendi değeri de var. Hem keyif yapıyorsunuz, darphane zam yaptığında hem para kazanıyorsunuz. Geçmişe ait topladığınız her şey geleceğe bir yatırım oluyor. Keşke 300 sene yaşayabilsem daha neler yaparım. İnsan hayatı güzel ama ömür kısa.
Sizin özel bir koleksiyonunuz var mı?
-Ankara kartları dışında özel bir koleksiyonum yok. Ben “koleksiyon yaparsam kendime saklarım” dediğim anda koleksiyonerler bir daha buraya gelmez. Sizde olmayan bir şeyi almak için geliyorsunuz. O zaman sizi engellemiş olurum. Dinleyici olmazsa sanatçı da olmaz. Benim müşterim olmazsa, ben olmam. Doğma büyüme Ankaralı olduğum için eski Ankara kartlarını toplayan iki üç kişiden biri olayım diye başladım. Bir Ankara kartını yeni aldığım zaman onu dikkatle inceliyorum. Binalara, semtlerin eski haline, yollara, direklere bakıyorum. Kendimce onu yaşıyorum. Binaların çoğu, yollar değişmiş. Değişim tüm dünyadadır ama ben, İtfaiye Meydanı’nda ortasında tek lamba olan direklerden iki tanesinin durmasını isterdim. Şimdiki gençlik bunları bilmiyor. Günün birinde Ankara kent müzesi kurulursa 550 çeşit olan koleksiyonumu gönül rahatlığıyla veririm.
-Koleksiyonculuk üzerine okullarda dersler verdiniz. Genç arkadaşlarımıza önerilerinizle söyleşimizi sonlandıralım…
-Okullarda hâlâ ders veriyorum, öğrencilere ufuk açıyoruz. Bir insana evvela kültür vereceksiniz. Ama bunu biraz da devletin söylemesi lazım, sadece bizim gücümüzle olmuyor. Biz iki üç dükkânla bir şey yapamayız. Bu konuda bir reklam bile yok. Mesela yeni bir pul çıkıyor, kamu spotlarında bu kültür varlıkları da tanıtılsa… Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Kültür Bakanlığı’nın beraber teşvik etmesi lazım. Ankara’da Pul Müzesi kuruldu. Çok güzel bir girişim, gururlanıyorum. Ankara’da Filateli Derneği’miz var. Pulcular olarak pazar günleri orada bir araya geliyoruz, ilgi duyanları bekleriz.