Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
Türkiye, Avrupa'nın Üçüncü Büyük Otomotiv Üreticisi Konumuna Yükseldi
Türkiye, Avrupa'nın Üçüncü Büyük Otomotiv Üreticisi Konumuna Yükseldi
Terörle Mücadele Bizim Kırmızı Çizgimizdir
Terörle Mücadele Bizim Kırmızı Çizgimizdir
Bakan Güler Gaziler Günü'nü Kutladı
Bakan Güler Gaziler Günü'nü Kutladı
Ticaret Bakanlığı 8 Ayda 815 Milyon Lira Ceza Kesti
Ticaret Bakanlığı 8 Ayda 815 Milyon Lira Ceza Kesti
MİT, PKK’nın Sözde Gara Sorumlusunu Etkisiz Hale Getirdi
MİT, PKK’nın Sözde Gara Sorumlusunu Etkisiz Hale Getirdi
HABERLER>GÜNDEM
22 Ocak 2013 Salı - 09:30

En büyük problemimiz iç dünyadaki yalnızlık

Türk edebiyatının önde gelen öykü yazarlarından Cemil Kavukçu, öyküleriyle yepyeni karakterleri ve hikayeleri hayatımıza soktu. Kimi öyküsünde kasaba sıkıntısını anlatırken, kimi öykülerine de denizler ve gemiciler ilham verdi.

En büyük problemimiz iç dünyadaki yalnızlık

Günümüz insanının en büyük sıkıntılarından birinin iç dünyaların yoksullaşmasından kaynaklanan iletişimsizlik ve yalnızlık olduğunu söyleyen Cemil Kavukçu, öykülerinde anlattığı mekanların günümüzün değil 40-50 yıl öncesinin küçük kasabaları olduğunu ifade ediyor.

- Öykülerinizde taşra daha yoğun, büyük şehirde yaşamanıza rağmen neden taşraya ağırlık veriyorsunuz?

- Çocukluk ve gençlik dönemimi İnegöl’de geçirdim. Oluşumumdaki etkisi büyüktür ve bende silinmeyecek izler bırakmıştır. Öykülerimde anlattığım mekanlar günümüzün değil, 40-50 yıl öncesinin küçük bir kasabasıdır. Taşraya ağırlık vermemi büyük şehirde yaşamama bağlıyorum. Hep orada kalsaydım yazabilir miydim, bilmiyorum ama dışarıdan bakınca her şey daha farklı görünüyor. Mimari dokusu, doğası, insan ilişkileri, komşuluk ve arkadaşlıkların artık var olmadığı bir coğrafyaya ve zaman dilimine duyulan özlem biraz da bana bunları yazdıran.

- Deniz ve gemilerle ilgili birçok öykünüz var, bunun nedeni nedir? Deniz olmayan Ankara’da deniz özlemini nasıl gideriyorsunuz?

- Bunu, jeofizik mühendisi olarak çalıştığım yıllardaki iş koşullarına borçluyum. Bir kıyı kasabasında doğup büyümedim. Denizi beş yaşında gördüm. Otuz beş yıldır da Ankara’da yaşıyorum. 1982 yılına kadar en uzun deniz yolculuğum İstanbul-Yalova arasındadır. 1982’den 1997’ye kadar MTA Sismik-1 araştırma gemisinde çalıştım. Denizi, deniz yaşamını ve deniz adamlarını bu on beş yıllık dönemde tanıdım. Daha önce çalıştıkları uzun yol gemilerindeki yaşadıklarını dinledim. Öykülerimi besleyen yepyeni bir kaynak oldu. Ankara’da yaşamaktan memnunum. Bir deniz özlemi duymuyorum.

- Öykücülük hayatınızdaki kırılma noktaları nelerdir?

- Benim için, 1991 yılında yazmayı bırakmak ve yalnızca iyi bir okur olmaya karar vermek bir kırılma noktasıydı. Neyse ki bu benimle benim aramdaydı, kimseye söz etmemiştim. Zaten o dönem Ankara’daki edebiyat çevresinden de uzaklaşmıştım. Kimseyle görüşmüyordum. Dört yıl süren bu küskünlükten sonra dayanamadım yeniden yazmaya başladım ve “Uzak Noktalara Doğru” dosyasını hazırladım. İkinci kırılma da bu dosyanın Can yayınlarında yayımlanması ve ertesi yıl Sait Faik Hikâye Armağanı’nı almasıdır.

- Son öykülerinizde neden daha fazla fantastik unsurlar var? Dönüş romanıyla romana geçiş yaptınız bunun nedeni nedir? Öykü ve roman dili arasında ne gibi farklar, benzerlikler var?

- Öykücülüğümün kendiliğinden girdiği yeni bir rota bu. Nedenini bilmiyorum. “Dönüş” ile romana bir geçiş yapmadım. Uzun soluklu bir anlatıyı gerektiren malzemeydi elimdeki. Bu bir geçiş olsaydı romanla sürdürürdüm. Dönüş’ten sonra öykü kitapları yayımlamayı sürdürdüm. Ardından iki roman daha yazdım. 2005 yılında yayımlanan Gamba’dan sonra dört öykü kitabım çıktı. Ufukta roman görünmüyor. Yollarımız ayrılmış gibi. Öykü ile roman dili arasında düzyazı olmalarının dışında bir benzerlik yok. Öykünün şiire göz kırpan, müziği olan kıvrak biri dili var. Roman bir maraton koşusuysa öykü 100 metre. Ya da Cortazar’ın boks maçı benzetmesiyle söylersek; roman puan toplayarak, öykü nakavtla kazanmak zorundadır.

- Günümüz insanının sizce en büyük sıkıntısı, sorunu nedir?

- Geçim sıkıntısı, işsizlik ve geleceğe güvensizlik gibi ana başlıklarda toplayabiliriz bunu. Bunlar kadar önemli bir başka sorunu da iç dünyaların yoksullaşmasından kaynaklanan iletişimsiz ve yalnızlık.

- Öykülerinizin aynı zamanda sinematografik bir dili var, sinemayla edebiyat ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Edebiyatın sinemaya uyarlanmasının o yapıta zarar verdiğini düşünüyorum. En azından okurun hayal gücüne bir haksızlık olarak görüyorum. Okurken hayal ettiğimiz karakterlere hiç benzemeyen oyuncular çıkıyor karşımıza. Ele alınan roman ya da öykü filme alınacak düşüncesiyle yazılmadığından, okurken tat alınan birçok ayrıntı da görüntüye dönüşemediğinden kaynayıp gidiyor. Yine de çok başarılı uyarlamalar var. Bu konuda beni düş kırıklığına uğratmayan John Huston’ı anmalıyım örneğin. Ömer Kavur’un da “Anayurt Oteli” uyarlamasını saymalıyım burada.

 

 

 
Ankara’ya “Yüzleşmeye” geliyor
 
Herkesin deodoranta ihtiyacı yok
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
ASKİ enerjisini pis sudan çıkarıyor
ASKİ, Başkent’te günde ortalama 1 milyon metreküp pis su arıtıldığını açıkladı.
AOÇ arazisi için kritik karar
Ankara 1 Nolu Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu, AOÇ’de, Kongre ...
Kış ortasında yazı yaşadık
Başkent dün, kışın ortasında yazdan kalma bir gün yaşadı. Hava sıcaklığının ...
 
Bakımı yapılmayan kombi mahkum etti
Başkent’te 7 gencin karbonmonoksit zehirlenmesinden ölmesi nedeniyle 13 ...
Karşıya geçen kadını ezdi
Altındağ’da bir kadın, beton mikserinin altında kalarak feci şekilde can verdi.
Beton mikseri devrildi
Freni boşalan beton mikseri, park halindeki dört araca çarptıktan sonra devrilerek durabildi.
 
Kuğular yuvaya döndü
Kuğulu Park’ın simgesi olan kuğular, bir süredir tadilatta olan parktaki ...
Konutta KDV bereketi
Tüm Türkiye genelinde uygulanan konutta KDV oranının yüzde 18’e çıkması ...
Kuduz kapıya dayandı
Başkent sınırları içinde toplam 49 bin 713 köpek bulunduğunu tespit eden ...
 
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Oylum Demiray
Oylum Demiray
Reyting Uğruna Değerlerimizin Yok Edilmesine Dur Demeliyiz
Dilek Yılmaz
Dilek Yılmaz
Pazar yazısı
Yavuz Münir Saatçi
Yavuz Münir Saatçi
Narin yavru üstünden bir taşla birkaç kuş vurma hesabı mı?
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
HÜDAPAR Başkanına: İlk 4 yetmez 66’da hep kalacak! Bu kadar net…
İzzet Sevimli
İzzet Sevimli
KÜRTLEŞMİŞ ERMENİLER VE YAHUDİLER MESELESİ: ASLINA RÜCU ETMEK
Dağıstan Türkmen
Dağıstan Türkmen
Şamil Tayyar'a Cevabım: Mümkün Değil!
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri