KARADENİZ’den İstanbul’a gelen müteahhit öykülerinden biri, Dumankaya İnşaat’ın sahibi Halit Dumankaya’nın yaşamı. Rize İkizdere’de doğan Halit Dumankaya, üniversitede okurken inşaat malzemeleri satarak sektöre giriyor.
Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi ikinci sınıfından ayrılan Dumankaya, 1963’te kardeşi İbrahim Dumankaya ile birlikte Dumankaya İnşaatı kuruyor.
1992’de Anavatan Partisi’nden milletvekili olan Dumankaya’nın 1999’da döndüğü inşaat sektöründeki büyümesi ise 2000’li yıllarda AK Parti iktidarı döneminde oldu.
2013’te ağabeyi İbrahim’le ortaklıktan ayrılan ve yönetimi çocukları Uğur, Barış, Ayla ve Semih Serhat’a devreden Halit Dumankaya’nın kurduğu şirket, öyle hızla büyüyor ki 2015’te 463 milyon TL ciro ile sektörün ciro şampiyonları arasına giriyor.500 ŞİRKET ARASINDAYDI
Fortune Türkiye’nin değerlendirmesine göre ise en büyük 500 şirket arasında 224’üncü sıraya yükseliyor. Yine en karlı şirketler sıralamasında yüzde 71.4 ile özkaynak karlılığı en yüksek 12’nci şirket oluyor.
En beğenilen şirket, en itibarlı şirket gibi çeşit çeşit ödüllere boğulan Dumankaya, bu süreçte Kartal, Maltepe, Sancaktepe, Halkalı, Esenyurt’ta projeler yapıyor ve satıyor.
Taa ki 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası başlayan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturmaları kapsamında nisan ayındaki gözaltılara kadar.
Halit Dumankaya ve Uğur Dumankaya’nın gözaltı kararlarıın ardından eylül ayında Dumankaya ailesinin şirketlerine TMSF tarafından kayyum atanıyor.
İtibarlı bir şirket olduğuna güvenip, Dumankaya projelerinden ev alan 10 binin üzerinde kişinin mağduriyeti de böylece başlıyor.
KİMSEDEN CEVAP YOK
2017 sonunda teslim edileceği açıklanan projelerde şu anda inşaatlar tamamen durmuş. İnternet sitesine ulaşılamıyor.
Ödemelerini yapıp evlerine kavuşmayı bekleyen çoğunluğu orta gelir sınıfından binlerce kişi ise muhatap bulamıyor. Mağduriyetler iç paralayıcı.
“Bizler zengin insanlar değiliz. Kıt kanaat oluşturduğumuz birikimlerle ev sahibi olmak için bu projelere girdik. Devletimizin güvencesine güvendik. Belirsizlik bir kısmımızın sağlığını tehlikeye sokuyor” cümleleriyle bazı bakanlara yazdıkları yazılara da bir yanıt yok.
Türkiye’nin en prestijli şirketi derken bugün itibarı sıfırlanan Dumankaya’da neler oluyor diye TMSF’ye sordum ama ne yazık ki ben de yanıt alamadım.
Halit Dumankaya, hayatta en büyük pişmanlığını siyasete girmek olarak açıklamıştı yıllar önce. FETÖ suçlamalarından sonra ise ailesi adına gazetelere verdiği ilanlarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben, “En son söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim, hakkınızı helal edin. Biz de aldatıldık” diyordu.
Belli ki Dumankaya sık sık aldatılmış. Peki varını yoğunu bir ev için kaybeden 10 bin kişinin hakkı ne olacak?
İTİBAR DÜŞTÜ ALICI YOK
TMSF kayyumlarından yanıt gelmeyince sektörde araştırma yaptım. Öğrendiğime göre TMSF, şirketin 700 milyon TL olarak değerlediği mülklerini satması için bazı kurumlarla görüşmeler yapıyor. Ancak şirketin itibar kaybı nedeniyle satışın zor olacağını öne süren alıcılar fiyatın neredeyse yarı yarıya düşürülmesini bekliyor. Kaynak yaratmada zorlanan TMSF de yarım kalan projelere başlamak için çözüm bulamadığı için açıklama yapmıyor. Ancak TMSF’ye devredilen bu mülkler, değerler artık halkın malı sayılır. Devredilen tüm şirketlerdeki gelişmeler hakkında kamuoyuna belirli aralıklarla bilgi vermek TMSF’nin görevi değil mi?
RUSLAR, ALMANLAR EV SORMAYA BAŞLADI
GAYRİMENKUL sektöründen bir de iyi haber vereyim. Haber kaynağım işin uzmanı. Dünyanın en büyük gayrimenkul danışmanlık gruplarından biri olan Coldwel Bankers’ın (CB) Türkiye temsilcisi Dr. Gökhan Taş.
Türkiye’de 4 yılda 26 kentte 127 ofis açan CB’nin Türkiye kurucusu Taş, Gülhane Tıp Akademisi mezunu bir doktor. Ancak o gayrimenkul danışmanlığını yani bir anlamda emlakçılığı seçmiş ve kurduğu CB Türkiye ofisi geçen yıl 1 milyar dolarlık alım satım yapmış. Hayatını anlattığı “Çekilin ben doktor değilim” adlı bir kitap yazmış, bunu vermek istedi ve bir araya geldik. Gelmişken de sektör hakkında bilgi aldım.
Taş, referandumdan sonra iç pazarda hareketlenmenin başladığını söylüyor. 1 milyon TL üstü konutlar dışında doğru fiyat verilen projelerin satışında sorun olmadığını anlatan Taş, kampanyaların da etkili olduğunu söylüyor. Taş’a göre 1 milyon 341 bin adet konut satılan sektörde balon yok.
Yabancılar konusuna gelince... Biliyorsunuz Türkiye’de son iki yıldır kıyı kentlerinde Rusya ve Almanya ile yaşanan krizlere, güvenlik nedenleri de eklenince Türkiye’den kaçış vardı. Kaplıca ve sağlık turizminde devletten destek alan Norveçliler de Çeşme civarından vazgeçmişti. Taş, Antalya, Kuşadası, Çeşme, Marmaris gibi kıyı şeridinde yabancıların gelmeye başladığını ve satın alma taleplerinin arttığını belirtiyor. Hatta satışlar da başlamış.
KİRA GÜVENCESİ
Sektörle ilgili bilgiler böyle. Bir de Taş’ın ev sahibi ve kiracıları ilgilendiren ilginç bir projesi var. “Kira güvencesi...”
Taş, İş Bankası ile hazırladıkları bu projeyi şöyle anlatıyor: “Ev sahiplerine evlerini bizim kiralamamızı öneriyoruz. Kabul ederse bir yıllık kirasını peşin veriyoruz. Kiracıya da bankadan kredi vererek bir yıllık indirimli ödeme yapması temin ediliyor. Böylece kiracı depozito, peşin kira gibi yükümlülüklerden kurtulurken ev sahibi de kirasının ödenip ödenmemesi endişesinden kurtuluyor. 3 haftada 12 bin başvuru oldu.”
DİSK 'ÇARŞI'LI OLDU
BUGÜNLERDE İstanbul Şişli’nin en tanınmış binalarından biri kiralık...
Devrimci İşçi Sendikaları’nın (DİSK) ismiyle özdeşleşmiş, nice eylemlere, direnişlere tanıklık etmiş Abide-i Hürriyet caddesindeki genel merkez binası “kiracı” arıyor.
Aslında DİSK, üye sendikası Devrimci Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası’nın (Bank Sen) kiracısıymış. Binada kiralık ilanını görünce DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nu aradım, genel merkezin Beşiktaş’a taşındığını öğrendim.
Çerkezoğlu eski bina için de beni Bank Sen Başkanı Duygu Çalışkan’a yönlendirdi.
SEMBOL BİNA
Halkbank’ta çalışan bir bankacı olan başkan Duygu Çalışkan’a neredeyse sendikal mücadelede sembole dönüşen binadan hem DİSK’in hem de kendilerinin neden çıktığını sordum.
Çalışkan, Bank Sen olarak geçmiş yönetimden devredilen SGK ve vergi borçlarını ödemek ve daha sağlıklı bir mali kaynağa sahip olmak için binayı kiraya çıkarmaya karar verdiklerini söylüyor. Çalışkan kendilerinin de finans merkezlerine yakın bir bölgede bir ofise çıktıklarını anlatıyor ve şunları söylüyor:
“Bankacılık sektöründe 300 bin çalışan var. Çalışanlar açısından da ciddi bir kriz yaşanıyor. Özellikle yabancı sermayeli bankalarda yoğun bir işçi çıkarımı var. Bu nedenle sınıf temelli örgütlenmeye şiddetle ihtiyaç var. Elde edeceğimiz kaynakla hem borçları ödeyeceğiz hem de sendikalaşma mücadelesini artıracağız” diyor.
540 ÜYELİ
Bank Sen başkanlığına bir yıl önce seçilen Çalışkan, yeni bir sendikacılık hedefliyor. Yönetimde kadın sayısı üç. Çoğu bankacı ve sigortacı. Sektörden olmayanların oluşturduğu eski yapıyı tamamen değiştirdiklerini söylüyor. Ancak sendikanın üye sayısı şu anda sadece 540’mış.
Sendika kelimesinin bile ürküttüğü, grevin ekonomik istikrar nedeniyle ertelendiği bir sektörde Çalışkan ve arkadaşlarının işi zor değil mi?