Düzenlenen panelde konuşan Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, vakfın amacının Türkiye’de madenciliği çevreye, insan sağlığına duyarlı olarak geliştirmek ve Türk insanın refah düzeyini arttırmak olduğunu belirtti. Önal, "Bu vakıf tabii ki şunu anlatıyor, madencilik kültürü oluşturmaya çalışıyor. Türkiye’de madenler işletilmeden, Türkiye hiçbir zaman tam bağımsız olamaz. Kendi kaynaklarını kullanmak zorunda. Yıllar önce altın madenciliği için yaptık bu mücadeleyi ve altın madenciliği başladı. Bugün 12 altın madeni Türkiye’de çalışıyor. Bir o kadar da devreye girecek. Türkiye, Avrupa’nın en büyük altın üreticisi oldu. Şimdi aynı şekilde Türkiye yüzde 75 gibi bir rakamla enerjide dışa bağlı. Bunu aza indirelim, cari açığımız azalsın. Türkiye’nin tek kaynağı kömür. Petrolü, doğalgazı Allah vermemiş. O zaman kömürü en etkin şekilde ve insan sağlığına en riayet eder şekilde üretelim ve bundan elektrik üretelim. Kimse karanlıkta kalmak istemiyor. Her şey elektrik dolasıyla elektriğin üretimi için de kaynak lazım. Yüzde 75’i azaltalım diyoruz, ama vatandaşı yanıltıcı bazı görüşler çıkıyor. 'Kömürü kullanmayalım diyorlar' başka bir şey yok ki ne kullanalım. Güneş rüzgar akarsuyumuz var. Tamam onları da kullanalım ama bunlarla hiçbir zaman biz yeterli enerji elde edemeyiz. Hala dünyada da bu böyle. Bugün dünya elektriğin yüzde 38'ini kömürden elde ediyor. ABD yüzde 33, Almanya Avrupa’da yüzde 43 oranında enerjisini kömürden elde ediyor” ifadelerini kullandı.
“Bölgede 25 bin kişiye iş yeri açacak”
Ayrıca Önel, Türkiye’nin kendi kaynaklarını üretmek zorunda olduğunu hatırlatarak, “Biz kendi kaynaklarımızı üretmek zorundayız. Dolayısıyla biz vakıf olarak işimiz, Türkiye’nin kaynaklarını, madenlerini en üst düzeyde işleyelim üretelim. Bu hem bir istihdam kaynağıdır hem de para kaynağıdır. Eskişehir’deki projelere göre, bu Alpu bölgesinde kurulacak enerji santrali ile kömür madenlerinde 25 bin kişi fiilen çalışacak. Bir kişinin 4 kişiyi daha beslediğini düşünürsek, 100 bin kişi ekmek yiyecek. Yani bölgede 25 bin kişiye iş yeri açacak, Türkiye’nin enerjisine katkıda bulunacak bir işi ‘bu olmaz istemeyiz’ demenin bir anlamı yok” şeklinde konuştu.
“Kömür diğer alternatif enerji kaynaklarından daha az zararlı olduğunu gösteriyor”
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahtiyar Ünver ise, dünya ülkeleri dışında sadece Türkiye’de kömür teknolojileri için kirli ve kötü teknoloji sınıfında değerlendirildiğinden bahsederek, “Gelişmiş ülkelerde kömür teknolojileri, bizim ülkemizdeki gibi kirli ve kötü teknoloji sınıfında değerlendirilmiyor. Gerçekten de yapılan iş, bilimsel ve teknik şekilde yapıldığı zaman kömürün diğer alternatif enerji kaynaklarından daha az zararlı olduğunu gösteriyor. Günümüzde en önemli enerji kaynaklarından biri doğalgaz. Doğalgaz santralleri, kömür santrallerinden daha tehlikeli olabilir bacadan çıkan kirleticiler açısından” diye belirtti.
“Kalkınmanın temeli ancak öz kaynaklar ile mümkün”
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Arslan ise, ünlü diyetisyen Canan Karatay’a göndermede bulunarak, “Hepimizin tanıdığı bir tıp hocamız var. Televizyonlara çıkıyor. ‘Ekmek yemeyin, zehirdir’, ‘Zeytini yağ dışında kullanmayın’, ‘Sakın tavuk eti yemeyin, kuzu yiyin’ gibi önerilerde bulunuyor. Bunlar güzel öneriler, ama ülkemizin de bir gerçeği var. Ekmek bizim ana besinimiz. Olaya bu çerçeveden bakılması lazım. Kalkınmaya çalışan bir ülkeyiz. Kalkınmanın temeli de ancak öz kaynaklar ile mümkün. Öz kaynaklarımızı kullanmadığımız takdirde keşke çok zengin olsak, akıl üretsek kuzey Avrupa ülkeleri gibi de hammaddelerimizi gelecek nesillerimize, çocuklarımıza bıraksak da onlar değerlendirse. Biz şuanda onları kullanmak zorundayız. Çünkü onların karşılığını dışarıdan satın alabilecek başka bir ürettiğimiz gelir kaynağımız yok” dedi.
Öte yandan yapılan konuşmaların ardından panel, davetliler ile katılımcıların soru-cevap kısmının ardından sona erdi.