Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İnovasyon ve Girişimcilik Haftası kapanış törenine katıldı.
Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dünyanın kalbi olan coğrafyada istikrar, güven abidesi olarak yükseldiğini söyleyerek, "İki gündür Yunanistan'daydım. Gümülcine'de 150 bine yakın soydaşımızın olduğu yerde annelerin gözyaşlarını bizzat tespit ettim. Umut neresi, umut Türkiye. Türkiye'nin sendelenmesi kardeşlerimizin sendelemesi demektir. Celal Bayar oraya gitmiş. Onun orada ismini kazımışlar. Bu tahammülsüzlük niye? Okul yok, harabe. Biz onlara, 'Ne kadar okul varsa gelin burada yapalım' diyorum. Düşüncesine inanan düşünce hürriyetinden korkmaz. İnancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Dünyaya böyle bakmak lazım" dedi.
"Hiçbir ülke pazusuna güvenerek uluslararası hukuku yok sayamaz"
ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasına sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD Başkanı Trump'ın yaptığı talihsiz açıklama. Bu ne uluslararası hukuka, ne vicdanla, ne adaletle ne de bölgenin gerçekleriyle asla bağdaşmıyor. ABD üyesi olduğu BMGK'ye en büyük darbeyi vurmuştur. Tarih dünde kalırsa yazık, tarihi geleceğe taşımak çok önemli. ABD bu kararıyla kendi altında imzası olan BMGK'nin 478 sayılı kararını yok saymıştır. Böyle bir şey olabilir mi? Altında imzan var. Sen bu imzayı inkar ediyorsun. Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin dahi dikkate almadığı, itibar etmediği bir BM'nin diğer ülkeler nezdinde itibarı ve inandırıcılığı olamaz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Hiçbir ülke pazusuna güvenerek uluslararası hukuku yok sayamaz. Hele hele milyarca insanın kaderini etkileyecek böyle hassas meselede hoyratça davranamaz" dedi.
Ardından bölge haritasını ekranda göstererek Filistin'in nereden nereye geldiğini tarihi kayıtlarla gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, haritada tek tek tarihi kayıtları göstererek, "Şu andaki son durumda neredeyse Filistin kalmadı. Lime lime ettiler. İsrail o bölgenin tamamını işgal etti. İsrail bir işgal devletidir. Polisiyle bütün oradaki gençleri, çocukları adeta terör estirerek vuruyor. F-16'larıyla Gazze'ye saldırıyorlar. Bir taraftan Filistin'e saldırıyorlar. Niye, ben güçlüyüm. Güçlü olmak haklı olmak anlamına gelmez. Haklı olan güçlüdür. Bunu böyle bilelim. Bu karar ciddi manada bölgeyi tahrik ve tahrip etmektedir. Kağıt üstünde küresel adalet, güvenlik ve istikrarı sağlamakla görevli bir yapının bizzat kendi üyeleri tarafından itibarsızlaştırıldığını görüyoruz" dedi.
"Bu provokasyonun arkasından evangelistler var"
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile konuyla ilgili bugün görüşme yaptığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu sorun sadece Türkiye'nin, Müslümanlar'ın sorunu değil. Hristiyanların da bizim olduğu kadar sorunu. Bir kısım Yahudiler de bundan rahatsız. Şu anda Trump, ben yaptım oldu anlayışıyla bir yere gitmek istiyor. Dünyayı yönetmek bu kadar kolay değil. Güçlü olmak size bu hakkı vermez. Büyük ülkelerin liderleri dünyada çatışmakla değil barıştırmakla görevli. Biz bu çifte standardı yeni görmedik. Suriye'den Irak'a, Afganistan'dan Arakan'a, Afrika'daki vahşi soykırımlara kadar aynı manzaralara şahit oluyoruz. Birilerinin keyfi için 10 milyonlarca insan evinden yurdundan, hatta canından oluyor. Birileri karar almadığı veya aldıkları kararı son açıklamadaki gibi kendileri çiğnediği için insanlar ölüyor. Dünya beşten büyüktür dememizin sebebi bu orman kanunu düzenine rıza göstermemektir. Haklının değil sadece güçlü olanın borusunun öttüğü bir yapının adalet, barış üretmesi mümkün değildir. Bu sistem böyle devam ettiği sürece yeni Suriyeler, yeni Arakanlar, Bosna'da olduğu gibi yeni soykırımlar yaşanmaya devam edecektir. Bugün yaşadıklarımız sadece sonuçtur. Asıl sorun sistemdir. Bizim itirazlarımızın tepki çekmesinin, birilerinin konforunu bozmasının asıl nedeni budur. ABD'nin kararının bizim nazarımızda hiçbir hükmü, geçerliliği yoktur. Kudüs senelerdir Filistinlilere, özellikle devlet terörü uygulayan bir ülkenin insafına terk edilemez. Haritada gösterdim nereden nereye geldiğini. Bunu ancak işgalciler yapar. Devlete terörü estirenler yapar. Kudüs'ün kaderi 1967'den beri hiçbir hukuk, ahlak tanımadan Filistinlilerin haklarını gasp eden işgalci bir devletin ellerine bırakılamaz. Bunun adı kuzuyu vahşi bir kurda teslim etmek olur. Kudüs bizim göz bebeğimiz, ilk kıblemizdir. Kırmızı çizgidir bu böyle bilinsin. 1,7 milyarlık İslam aleminin kırmızı çizgisidir. Bu karar provokasyondur. Öyle bir provokasyon ki bu provokasyonun arkasında evangelistler var. Bunu bizzat sayın başkandan dinlemiş biriyim. Bu karara asla rıza göstermeyeceğiz" dedi.
Çarşamba günü İİT Olağanüstü Liderler Zirvesi'ni toplayacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam dünyasının liderleriyle tek ses, tek vücut olarak tepkimizi ortaya koyacağız. Kudüs'ün statüsünün korunması ile ilgili ne gibi adımlar atılacak onu konuşacağız. Zirvenin ve orada sergilenecek vahdet tablosunun birilerine mesaj vereceğine inanıyorum. Yol erkenken dönmek lazım. Müslümanları sonuna kadar haklı oldukları böylesi meselede kışkırtmalara gelerek, işgalcilere malzeme vermemelidir. Tepkimizi gösterirken hukuktan suhuletle ve demokrasiden ayrılmamız lazım. Biz asla ırkçı olamayız, ayrımcı olamayız. Asla tek bir masumun saçının teline dahi zarar vermeye tevessül edemeyiz. Aksi takdirde mücadele ettiğimiz zalimlerden ne farkımız kalır" diye konuştu.
ATATÜRK’LÜ ÖRNEK
Geçmişte de aynı karalama kampanyalarının olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizi hedef alan karalama kampanyalarının yeni bir vaka olmadığını herhalde bilirsek rahatlarız. Tarihten örnekler vereceğim. 10 Ekim 1922 tarihli bir Amerikan gazetesi Mustafa Kemal’i korkunç Türklerin en korkuncu olarak nitelendiriyor. Başka bir Amerikan gazetesi Mustafa Kemal’i bir terör sembolü olarak tanımlıyor. Bu haberlerin bugünkünden farkı var mı? Dün böyle yaptılar, bugün de aynısını yapıyorlar. Değişen bir şey yok. Bu haberlerin 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’nden hemen öncesi ve sonrasına denk gelmesine dikkatinizi çekiyorum. Ne zaman bu millet ayağa kalkmaya çalışıyor hemen terörist ve korkunç olmakta suçlanarak hakkımızda olumsuz bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bugün Avrupa ve ABD medyasını takip ettiğinizde benzer ithamların şahsım ve günümüz Türkiyesi için yapıldığına şahit olursunuz. Bu durum gösteriyor ki biz millet olarak doğru yoldayız. Dün ülkemiz üzerinde oluşturulan algı Kurtuluş Savaşımızı başarıyla sonuçlandırmamızı ve yeni devletimizi kurmamıza engel olmamıştı. Bugün de benzer gayretler 2023 hedeflerimize ulaşmamıza, demokraside ve ekonomide dünyanın en ileri ülkeler arasında girmemize engel olamayacak. Sene 2002 IMF’ye olan borcumuz 23,5 milyar dolar. Bizi sadece paramızı yönetmekle kalmadılar. Siyaseten yönetmeye çalışıyorlardı. Davos’taki bir toplantıda o zamanki IMF başkanı bana siyasi akıl vermeye çalıştı. Ben de ’Siz taksitlerinizi almaya bakın, bize siyasi akıl veremezsiniz. Ülkemizin siyasetini ben yönetirim’ dedim. Sene 2013, artık bizim IMF’ye borcumuz kalmadı bitti, defteri kapadık. Girişimcilerimiz bu tür kirli propaganda kampanyalarına aldırmadan ülkemize yatırım yapmaya davet ediyor. Küresel ekonomide rakiplerimiz ve dostlarımız elbette olacak. Algı operasyonlarıyla bize çelme takmaya çalışan rakiplerimiz yalanlarının altında ezileceklerdir" dedi.
"TÜRKİYE’NİN YERİ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE DEĞİL, GELİŞMİŞ ÜLKELERDEDİR"
"Girişimcilik bizim milletimizin fıtratına çok uygundur" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dolmuş ve arabalı vapur örneklerini verdi. Önemli olanın ihtiyacı tespit etmek, pratik uygulanabilir uygun maliyetli sürdürülebilir bir çözüm bulmak olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim insanımız öyle zor şartlarda, öyle pratik yöntemler buluyor ki bunların ticari boyuta taşınıyor olmaması akıl alır gibi değildir. Sorun ne? Sorun bu işleri bireysel düzeyde bırakarak kurumsal hale getiriyor olmamamızdır. Dünyada bu işler nasıl yapılıyorsa bizim de öyle yapmamız lazım. Bizim ne üretimle, ne tasarımla, ne de girişimcilikle bir sıkıntımız yok. Rabbim millet olarak hepsini de bu millete lütfetti. Şimdi bunları fiile geçirmemiz lazım. Türkiye orta gelir tuzağından ancak böyle kurtulur. Türkiye’nin yeri gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerdedir" dedi.