Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Aziz milletim, sevgili Kütahyalılar sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bu ne büyük coşku. Kütahya bugün kendine yakışanı farklı bir şekilde, bu Büyük Taarruz'un yıl dönümünde yerine getiriyor.
Dumlupınar Zafer'inin 100. yıl dönümü vesilesiyle Kütahya'ya gelerek, hem bu zaferin yıl dönüm coşkusunu sizlerle paylaşacak, hem de eserlerimizin toplu açılışını yapacağız.
Sizlerle en son 2019 Mart’ta yüz yüze kucaklaşmıştık. Sonra araya salgın girdi ve yaklaşık 3,5 yıl aradan sonra şimdi sizlerle bir aradayız.
Dumlupınar zaferimizin 100’üncü yılı vesilesiyle Kütahya’ya gelerek hem sizlerle hasret gidermek, hem zafer sevincimizi paylaşmak, hem de tamamlanan eserlerin açılışını yapmak istedik.
İnşallah birazdan bu eserlerin bazılarının açılışını canlı bağlantı yoluyla gerçekleştireceğiz.
İstiklal mücadelesini, Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde Anadolu'ya taşıyan milletimiz, varını yoğunu ortaya koyarak hazırladığı ordusuyla Kocatepe ve Dumlupınar'da yeni bir destanın girizgahını yapmıştır.
Mücadelenin sadece silahla, parayla değil imanla, kararlılıkla, azimle kazanıldığını herkes gördü.
Geçtiğimiz Perşembe günü Ahlat’ta Cuma günü de Sayın Bahçeli ile birlikte Malazgirt’teydik.
Sultan Alparslan Bizans’ın gururlu hükümdarı Diyojen’in sayıca üstün ordusunu yenerek Anadolu’nun kapılarını milletimize Malazgirt’te açmıştır.
Milli Mücadele ile asırlardır tükenmeyen bir kin ve hırsla bizi bu topraklardan atmak isteyenlere Anadolu’nun ebedi vatanımız olduğunu bir kez daha ilan ettik. Selçuklu ve Osmanlı’nın mirasını devralan cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolda ter ve kanla döşenmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda dört bir yanda yedi düvele karşı savaşan, pek çok yerde zaferler kazanan Osmanlı, İstanbul’un işgali ve Sevr dayatmasıyla adeta dermansız bırakılmıştı.
Vatan topraklarını dört bir yandan işgale başlayan düşman, Adana, Antep, Maraş direnişleriyle pabucun pahalı olduğunu görünce, sinsi amaçlarının taşeronluğunu Yunan’a bırakmıştır.
İstiklal mücadelesini Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde Anadolu’ya taşıyan milletimiz varını yoğunu ortaya koyarak hazırladığı ordusuyla, Kocatepe ve Dumlupınar’da yeni bir destanın girizgahını yapmıştır.
Samsun ile başlayıp Ankara’da TBMM’nin açılışıyla dünyaya resmen ilan edilen bu sürecin her aşaması küllerinden yeniden doğan bir milletin uyanışının sembolüdür. Oldukça zor ve zahmetli bir sürecin ardından ordumuz yine bir Cuma günü 25 Ağustos’ta nihai zafer için son hazırlıklarını tamamlamıştır. O gece ezanlar okundu, namazlar kılındı, dualar edildi, son sıcak yemekler yendi ve ertesi sabah gün ağrırken hücum emri verildi. Kocatepe’den başlayıp Dumlupınar’a oradan İzmir’e kadar süren Büyük Taarruz, epeydir savunmada olan Türk ordusunun uzunca bir aradan sonra yaptığı ilk saldırı harekatıydı.
Düşmanın belki makinalısı, topu, kamyonu, arabası, uçağı bizden çoktu ama bizim askerimizin iman dolu yüreği bu eksiklerin hepsini fazlasıyla telafi ediyordu. Nitekim Yunan ordusu çekilirken 200 bin kişilik kuvvetinin yüzde 65’ini Afyon-Kütahya hattında zayiat olarak bırakmıştır.
Bu millet o imanlı yürekleriyle, imansızları İzmir’den denize döktü. Aşağı yukarı aynı sayıya sahip Türk ordusunun bu savaştaki kaybı ise sadece yüzde 6,5 civarındadır. Büyük Tarruz ve akabindeki çatışmalar dünya askeri tarihine en başarılı topyekün savaş olarak geçmiştir. Türk’ün ölüm fermanı olarak tedavüle sokulan Sevr’i milletimiz işte bu topraklarda kanıyla canıyla yırtarak müstevilerin suratına çarpmıştır. Türk’ün esir edilemeyeceğini
Türk’e kefen biçilemeyeceğini 26 Ağustos’ta Afyon’da başlayıp, 9 Eylül’de İzmir’de sona eren bu kıyamla tüm dünyaya ilan ettik.
O dönemde İslam dünyasının dört bir yanından kendileri de bin bir yokluk ve zulüm altında yaşayan dostlarımızdan da ülkemize yardım yağmıştır. Büyük Tarruz öncesinde de tıpkı bugün olduğu gibi ülkenin askeri gücünden mali kaynaklarına tüm imkanlarını sorgulayarak bu işin olmayacağını söyleyenler vardı. Ama sonuçta mücadelenin sadece silahla sadece parayla değil asıl imanla, kararlılıkla, azimle, inançla kazanıldığını herkes gördü.
İki asırdır altyapısı ihmal edilmiş, demokrasisi zayıf, ekonomisi güdük bırakılmış siyasi ve askeri gücü sürekli törpülenmiş bir Türkiye devraldık. Hemen kolları sıvadık. Türkiye’nin asırlık altyapı eksiklerini 20 yılda tamamlayacak bir kalkınma hamlesi başlattık eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye her alanda ülkemizi cumhuriyetin hedefi olan muhasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkardık. Kalkınma hamlemizin önemi ve gücü, salgın dönemiyle onu takip eden güvenlik ve ekonomi krizi sırasında çok daha iyi anlaşılmıştır. Tüm dünyanın dengeleri altüst olurken biz hedeflerimize doğru yürüyüşümüze asla ara vermedik. Aynı şekilde demokraside de her kesimden vatandaşımızın hak ve özgürlük alanlarını genişleterek sosyal gerilimlere ve terör örgütlerinin zemin bulmasına fırsat veren tüm çarpıklıkları ortadan kaldırdık.
Hükümete geldiğimizde 2 asırdır alt yapısı ihmal edilmiş, siyasi ve askeri gücü sürekli törpülenmiş bir Türkiye devraldık. Biz hedeflere doğru yürüyüşümüze asla ara vermedik.
Terörle mücadele Türkiye'nin sorunlarında ilk sıradaydı. Bütün terör inlerini bunların kafalarına geçirdik. Bundan sonra da geçirmeye devam edeceğiz. Attığımız her adımda dışarıdan ve içeriden engellemelerle karşılaştık. Hamd olsun hepsinin üstesinden geldik. Milletimize kazandırdığımız eserlerin yanında, küresel gelişmelerde de Türkiye'yi dünyanın en stratejik ülkelerinin arasına getirdik.
Ana kademesiyle, kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla 2023'e hazır mıyız? Kapı kapı yeni bir fethe hazır mıyız? Büyük taarruz öncesi de tıpkı bugün olduğu gibi askeri güçten mali kaynaklara kadar bu işin olmayacağını söyleyenler vardı. Mücadelenin sadece silahla, parayla değil asıl imanla, inançla kazanıldığını herkes gördü.
Büyük taarruz öncesi 100 bin kişilik kuvveti cephenin gerisine ulaştırma başarısı bile başlı başına dünya harp tarihine geçecek taktiktir. Allah Allah nidalarıyla 2 gün içinde Afyon'daki tüm cepheleri yerle bir etmiştir. Akşama doğru yükselen sela sesleri, Afyon şehrinin kurtuluşunun müjdesini veriyordu. 30 Ağustos günü aynı durum Kütahya'da yaşanmıştır. Yunan ordusu 4 gün içinde komutanlarının esir düşmesiyle tamamen dağılmış, bozguna uğramıştır. Yunan ordusunun Eskişehir'in kuzeyine doğru kaçan birlikleri kovalamayı sürdürmüştür. 9 Eylül'de nihai amaca ulaşılmıştır.
İşte bu Ağustos gününün 100. yılı vesilesiyle baş komutan Mustafa Kemal Paşa'yı, Fevzi Çakmak Paşa, İsmet Paşa'yı subayından erine her bir kahraman askerimizi rahmetle, şükranla yad ediyorum.
Milletimizin son iki asrı kayıplar ve yeniden ayağa kalkmalarla geçmiştir. 6 asırlık cihan devleti Osmanlı'yı tarihin tozlu raflarına uğurlarken de hep inancımızı kavi umudumuzu diri tuttuk. Bugün aynı sembolü ben Kütahya'da görüyorum. Bu sayede her badireyi atlattık, oyunları bozduk. Sabreden kimse zafere ulaşır. Milli Mücadele'yi kazanan milletimiz cumhuriyetin kuruluşunun ardından hayal ettiği müreffeh Türkiye'ye ulaşmak için epeyce beklemek zorunda kalmıştır.
Bu mücadele elbette kolay gerçekleşmedi. Attığımız her adımda nice engellerle karşılaştık. Hamdolsun Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle hepsinin üstesinden geldik. Milletimize kazandırdığımız eser ve hizmetler yanında küresel ve bölgesel gelişmelerde Türkiye'yi stratejik ülke haline getirdik. Son dönemde milletimizin canını yakan bazı sıkıntılar var. Ama bu dünyanın da sorunu. Siz bakmayın AB'den ABD'sine kadar. Gelişmiş ülkelerin sorunları yokmuş gibi davrandıklarına. Onların başındaki kara bulutların felaket yağmurları bizimkiyle mukayese edilemez. Doğal gaz bulamıyorlar, AB'de marketlerin rafları boş.
Tarım Kredi Kooperatif marketlerini süratle 2 bin-3 bine çıkaracağız. Sene başından sonra aldığımız tedbirlerin, uyguladığımız politikaların vatandaşlarımızın günlük hayatlarındaki olumlu yansımalarını daha iyi göreceğiz. İçinde bulunduğumuz asrı, Türkiye yüzyılı haline getirmekte kararlıyız."
Hibya Haber Ajansı