Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Meclisimizin toplandığı ilk günden bugüne kadar Cumhuriyetimizin ayakta kalması gelişmesi büyümesi için gayret gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum.
Halen sınır boylarımızda vatan nöbeti bekleyen askerimizden ekmek teknesi başında ter döken esnafımıza ve işçimize toprağını eken çiftçimize fabrikasında üretim yapan girişimcimize kamuda görev yapan insanımıza kadar büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası için çalışan herkese müteşekkiriz.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılında ülkemizi ecdadımızın mirası ve milletimizin hayallerini uygun bir seviyeye çıkarmaktır. Bunun için eğitimden sağlığa güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz sağlam altyapı üzerinde siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde iddia sahibi bir Türkiye inşa etmenin gayreti içindeyiz.
İlhamımızı Malazgirt'ten İznik'te atılan ilk temelden Söğüt'te dikilen su çınardan İstanbul'un setinden Çanakkale'de destanın İstiklal harbimizden alarak aydınlık geleceğimize doğru yürüyoruz.
Küresel krizlerin üstesinden başarıyla gelen hangi engelle karşılaşırsa karşılasın mücadeleden vazgeçmeyen bir ülke olarak her geçen gün hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz.
Hem devraldığımız birikime sahip çıkan hem de bugüne kadar yapılanları beşe ona katlayan yeni hizmetlerle Cumhuriyeti yaşatmak ve büyütmek için gece gündüz çalışıyoruz.
Bugünkü toplantımızı gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binası ve hemen yanı başındaki yeni binası bu anlayışın somut örnekleri olarak karşımızda durmaktadır.
Aynı şekilde İstanbul'daki Atatürk Kültür Merkezi'nin eski ve yeni binaları da ülkemizin nereden ereye geldiğinin birer sembolleridir. Aynı anlayışla Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumumuzu Kavaklıdere'deki eski binasından İnşallah önümüzdeki yıl sonunda Bey Tepe'deki yeni yerine taşıyarak bir başka sembolik adımı daha atmış olacağız.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binasının restorasyonu ile kurumumuzun yeni binasının Ankara'mıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Atatürk'ü anmak elbette önemlidir. Ama asıl olan Atatürk'ü verdiği mücadelenin izini sürerek gerisindeki sebepleri doğru şekilde tespit ederek anlamaktır.
Ülkemizde dillerinden Atatürk'ün ismini düşürmeyen ama onu anlama konusunda en küçük gayret de göstermeyen bir kesim hep olagelmiştir.
Atatürk'ün askerlik hayatı boyunca görevde bulunduğu yerler ile ülkemizin son dönemde faaliyetlerini yoğunlaştırdığı şöyle bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Mustafa Kemal Akademi'deki eğitimi sonrasında yüzbaşı rütbesiyle 1905'te Suriye Şam'daki 5 Ordu'da göreve başladı. 1907'de Makedonya'daki 3 Ordu'ya tayin olduktan sonra hemen ardından 1908'de Libya Trablus'taki ilk görevine gitti. Hatta 1909'da ki İttihat Terakki Kongresi'ne Trablus Delegesi olarak katıldı.
Büyük Savaş öncesi Avrupa'da tespitlerde bulunmak üzere bazıları derki yurt dışına hiç çıkmadı derler. Ben şimdi yurt dışına çıktığını söylüyor 1910 yılında Fransa İsviçre Belçika ve Hollanda'yı kapsayan bir gezi yaptı. İtalyanların Libya'ya saldırması üzerine 1911 yılında Binbaşı rütbesiyle tekrar Trablus'ta giderek 1912 Ekim'ine kadar süren gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir mücadele yürüttü.
Dünya Savaşı'nın arifesinde yarbay rütbesi ile bulunduğu Sofya'dan Tekirdağ'da yeni oluşturulan 19. Tümen Komutanlığı'na atandı. Ardından başında bulunduğu 57. Alayla destan yazdığı Çanakkale'ye geçti.
Çanakkale'de çeşitli görevler üstlendi. Göğsündeki saate isabet eden şarapnel ile yaralandıktan sonra 1915 sonunda İstanbul'a döndü.
Görevlendirildiği 16. Kolordu Komutanlığı'nda birliği ile birlikte Halep üzerinden Diyarbakır'a geçerek 1916 yılında Muş ve Bitlis'i Rus işgalinden kurtardı. 2. Ordu Komutanlığındaki görevinden Alman General ile olan anlaşmazlığı sebebiyle istifa ederek 1917 sonunda İstanbul'a döndü.
Velihat Vahdettin'in Almanya seyahatine eşlik ederken kendisini yakından tanıma imkanı buldu. Böbreklerinden rahatsızlandığı için 1918 Mayıs'ında bir müddet Viyana'da tedavi gördü.
Sultan Vahdettin tahta çıkmasının ardından 1918'in Ağustos'unda 7. Ordu Komutanlığı'na atanarak Nablus'a geçti.
Suriye'nin kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Halep'e çekildi. Mondros Antlaşması'nın ardından Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevine getirildi. İngiliz işgalinin ardından bu Ordu'da İstanbul'a geri döndü. İstanbul'da saray ve çeşitli ülke temsilcileri ile yaptığı istişareler sonucunda Anadolu'ya geçerek milli mücadeleyi başlatmaktan başka çare kalmadığını gördü.
Bu amaçla 9. Ordu Kıtaları Müfettişi ünvanıyla Samsun'a doğru yola çıktı. Samsun'a ayak bastığı 19 Mayıs sabahından itibaren de hepimizin bildiği şanlı milli mücadele süreci başladı. Cumhuriyetin ilanı ile taçlanan milli mücadelenin her safhası da bu çizginin devamı ve tamamlayıcısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her fırsatta önünde poz verdikleri ama içinde ne olduğunu bilmedikleri Nutuk'ta Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte ortaya 3 hedef konulmuştur.
Yurdumuzu dünyanın en medeni memleketleri seviyesine çıkartacağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Gazi yeğenin milletimize işaret ettiği istikamet işte laf değil icraat milli iradenin üstünlüğü temeli üzerine binaen yeni devletimizin yaşadığımız tüm arayışları ve badirelere rağmen 2000 yıllık devlet silsilemizin devamı olduğunuda asla unutulmamıştır.
Milletimiz her tökezlemenin ardından devletine daha güçlü şekilde sahip çıkarak Cumhuriyetimizin ilelebet yaşayacağı gerçeğini dost düşman herkese göstermiştir.
Sadece ana hatları ile ifade etmeye çalıştığım Gazi Mustafa Kemal'in askerlik hayatı boyunca görev yaptığı yerler ve verdiği mücadele ile Cumhuriyet ve ulaşmak istediği hedefler eminim sizlere de tanıdık gelmiştir.
Dikkat edilirse Mustafa Kemal Suriye'de Mustafa Kemal Çanakkale'de Mustafa Kemal Kafkas sınırlarımızda Mustafa Kemal Anadolu'nun her karış toprağında hani bize diyorlar ya Azerbaycan'da ne işin var Suriye'de ne işin var ne işin var hani siz Kemalist'tiniz hani siz Atatürk'ün yolundan gidiyordunuz.
Dürüst değiller! Değil de işte biz bu millet nerede ne yapılması gerektiğini gayet iyi biliyor ve yapılması gereken atılması gereken adımı da vakti saati geldiğinde atılıyor.
Mustafa Kemal milletimizin İstiklal ve İstikbal mücadelesinin gerektirdiği her yerde bilfiil savaşmış mücadele etmiştir. Bununla kalmamış gelişmelerin arkasından değil önünden gitmek için Avrupa'yı ve dünyayı yakından takip etmiştir.
Şimdi biz Amerika'da New York'ta Birleşmiş Milletler Binasının tam karşısında çaprazında Türkevi inşaa ettik. Ne için icra ettiniz diyenler çıkabilir. Orada adeta birilerine de mesajımızı en güzel şekilde verdik.
Türkiye bugün de Avrupa'da ve dünyada öncü bir diplomatik mücadele yürütmektedir.
Eğer bu ülkede Gazi'nin bölgemizi ve dünyayı kucaklayan siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri mirasına sahip çıkan birisi varsa o da biziz.
Peki Atatürk isminin arkasına sığınanlar Allah aşkına soruyorum ne yapıyorlar.?
Maalesef kendi ülkeleri ve milletleri aleyhine hangi faaliyet varsa onun değirmenine su taşıyan garip olmanın ötesinde Atatürk istismarcısı kesimle karşı karşıyayız.
Bizi gidip Avrupa'ya şikayet edenlerden şu olur mu? Bizi şikayet edenlerden bir şey olur mu.?
Son günlerde yaşananlar bile bu çarpıklığın hangi boyutlara vardığını göstermeye yeterlidir. Türkiye güvenlik krizi yaşadı, terör örgütleri saldırdı, sınırları kuşatılmaya çalışıldı, ekonomik tuzaklara maruz kaldı, güya Mustafa Kemal'in kurduğu partinin başındaki zat bunların hiçbiri için yabancı büyükelçilere Türkiye'nin çıkarlarını korumak adına mektup yazdığını hatta ima yolla bir cümle kurduğunu görmedik duymadık.
Ama ülkenin en büyük yatırımını engellemek için tamamı yanlış ifadelerle engellemek için kendi iş insanlarımızı tehdit ediyor, yetmiyor yabancılara mektup yazıp Türkiye'ye karşı ittifak çağrısı yapıyor.
Gazi hayatta olsaydı emin olun bunları o partiden sopa ile kovalardı.
Gerçi bu partinin mevcut yapısı içinde Atatürk o partinin kapısından içeri sokulur muydu? Tabii onu da bilmiyoruz.
Her kesimi tehdit eden gavurun kılıcını çalmaktan başka iş bilmeyen bu faşistlere milletimizden hak ettiği dersi mutlaka olacaktır.
Biz ise Atatürk'ün ülkeyi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefi doğrultusunda hangi yatırım yapılması gerekiyorsa yapmayı hangi adım atılması gerekiyorsa atmayı kiminle mücadele edilmesi gerekiyorsa mücadele etmeyi sürdüreceğiz."
Hibya Haber Ajansı