Türkiye'nin her defasında PKK/PYD ile işbirliği yapılmaması konusunda uyarıda bulunmasına rağmen kulaklarını tıkayıp el ele yola devam eden terörist besleyicisi ABD'nin sözde DEAŞ ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk ülkesinin terör örgütü PKK/PYD'ye giden silahlar konusunda her zaman Türkiye'ye karşı çok şeffaf olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirtti.
Ankara'nın Rakka savaşı öncesinde Washington'a önerdiği seçeneğe üstü kapalı değinen McGurk, 'Diğer seçenek on binlerce Amerikan askerinin sahada olmasını gerektirecekti ki biz artık bu modele dönmek istemiyoruz' dedi. Özel temsilci ülkesinin PKK/PYD tercihi sayesinde Rakka savaşında tek bir Amerikalı kaybetmediğine işaret etti.
2017 yılındaki gelişmeleri değerlendirdiği basın toplantısında Brett McGurk, şunları anlattı:
DEAŞ İLE SÖZDE SAVAŞTA HİÇ ABD ASKERİ ÖLMEMİŞ
Rakka'yı gerçekleştirebilmek için mümkün olan bütün seçenekleri inceledik. Başkan Trump'a bir kaç seçenek sunuldu. Başkanın kararı olan ortağımız PKK/PYD'yi kullanmak gerçekten de en elverişli seçenekti. Bunun bir kaç sebebi var. Diğer seçenek on binlerce Amerikan askerinin sahada olmasını gerektirecekti ki biz artık bu modele dönmek istemiyoruz. Biliyorsunuz Rakka savaşı 6 Haziran’da başladı. Çok zor, sokak sokak devam eden çatışmalar yaşandı. SDG'den 400 savaşçı öldü, 700 savaşçı yaralandı. Bu savaşta hiç Amerikan askeri kaybetmedik.
'ASKERİ DESTEKTE DÜZENLEME GÜNDEMDE AMA SDG İLE İLİŞKİ 2018'TE SÜRECEK'
Rakka çok kuvvetli bir şehir savaşı olacaktı bunun için Başkan kararı gerekti. Çünkü çok sınırlı da olsa bu silah için silah göndermemiz gerekecekti ki bu konuda NATO müttefikimiz Türkiye’ye karşı çok şeffaf olduk. Ama sonuçta Rakka'ya gidecektiysek bu kararın alınması gerekiyordu ve alındı. Bugün artık operasyonun ana aşaması tamamlandığı için gönderdiğimiz askeri desteğin seviyesinde düzenlemeler yapılacak.
Yerel güçlerle çalışmak için Suriye’de kalmayı sürdüreceğiz. Eğitmekte olduğumuz Rakka’nın iç güvenlik gücü PKK/PYD ile çalışmaya devam etmemizi sağlayacak bir güç. Ancak yıllar geçtikçe kampanya başlarken verdiğimiz desteğin biçiminde yeni düzenlemeler olacaktır. Bu çok olağan bir durum. Zaten plan her zaman buydu ve Rakka kararı öncesinde bunu Türklere söyledik. Bu önümüzdeki yıl da bir şekilde devam edecek.
Ancak Suriye’de kalmaya devam ettiğimiz sürece yerel aktörlerle çalışmayı sürdüreceğiz. Yerel halkın kendi yaşadıkları bölgelerde söz sahibi olmasını istiyoruz. Bunu yaparken de Türkiye ile tam bir şeffaflık içinde olmaya devam edeceğiz.
'AYLARCA SÜRECEK OPERASYONLAR OLACAK'
Suriye içinde küçük ceplerde DEAŞ'la ciddi çatışmalar devam ediyor. Bu iş henüz bitmiş değil. 2017 yılında önemli başarı kaydetmiş olsak da bu konuda çalışan kimse şampanya patlatmaya başladığımızı söyleyemez. Hala çok yolumuz var. Suriye’de sahada muhtemelen hala aylar sürecek operasyonlar olacak. Sadece geçen hafta koalisyon 31 hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda üst düzey DEAŞ yöneticileri öldürüldü.
'SOÇİ CENEVRE'YE PARALEL BAŞKA BİR SÜREÇSE MEŞRU GÖRMEYİZ'
Suriye’deki aktörleri bir araya getireceği söylenen Soçi toplantısı için Ruslarla görüşüyoruz. Önce kasımda yapılacak dendi, sonra aralık dendi, şimdi ocak hatta şubat deniyor. Rusya bize Soçi’nin doğrudan Cenevre’ye katkı sağlayacak bir şey olacağını söylüyor. Eğer öyleyse nihayetinde Cenevre sürecine katkı sağlayabilir. Ancak biz şunu kesinlikle desteklemeyiz; Cenevre’ye paralel tamamen başka bir süreç. Bu tür bir sürecin meşruiyeti de olmaz. Siyasi uzlaşmanın yapılacağı yer Cenevre. Bu sadece ABD’nin politikası değil Rusların da Da Nang açıklamasıyla kabul ettiği bir şey. Dolayısıyla Soçi meselesinin nereye varacağını bekleyip görmek gerekecek.
'İRANLILARIN GARANTÖR OLDUĞU HER ŞEYE ŞÜPHEYLE BAKIYORUZ'
İranlıların garantör olduğu her şeye gerçek bir şüpheyle baktığımızı da söylemek isterim. Astana sürecine katılmamamızın sebebi de bu tür bir inandırıcılık sorunu olmasıydı.
Suriye’deki iç savaşın anayasal bir reform süreci sonunda BM’nin gözetiminde yapılacak seçimlerle sona erdirilmesini istiyoruz ve bunun için Ruslarla görüşüyoruz. Geçen ocak ayında DEAŞ'ın sözde halifeliği sonlandırılmadan ve şiddet seviyesi düşmeden nasıl siyasi bir süreç yaşanabileceğini kestirmek güçtü. O nedenle de 2017’de sözde halifeliği bitirmeye odaklandık. Bu sayede artık Cenevre’de daha anlamlı siyasi sürecin koşulları yaratılmış oldu. BM Temsilcisi Staffan de Mistura bu hafta Washington’daydı. Kendisiyle bir sonraki adımları konuştuk. 2018’deki odağımız bu olacak.
HABER 7