Başbakan Binali Yıldırım, “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” temalı Peygamber Efendimizi anma programına katıldı. ATO Congresium’da gerçekleştirilen programda konuşma yapan Yıldırım, Tunceli’de meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’ta rahmet dileyerek sözlerine başladı. Yıldırım, davetlilerden şehitlerin ruhu için Fatiha okumalarını istedi.
Hz. Peygamber ve ashabını hürmetle yad ettiğini belirten Yıldırım, “Allah’tan resulünün şefaatine bizi de dahil etmesini niyaz ediyorum. Hazreti Peygamber Efendimizin ashabını da hürmetle yad ediyorum. Sizlerin şahsında tüm İslam alemini hürmetle selamlıyorum. İslam, selam dinidir, selam barış demektir ve selam Allah’ın selamıdır. Selam Allah’ın adıyla barışa, huzura teminat kılmak demektir. Bizler Efendimizin öğütlediği üzere selam üzerine yaşarız ve her daim selam ederiz. Selamın anlamı benden sana zarar gelmez demektir” şeklinde konuştu.
“ÜÇ AYLARIN İNSANLIĞA HUZUR BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRMESİNİ NİYAZ EDİYORUM”
Üç ayların tüm insanlığa huzur getirmesi dileğinde bulunan Yıldırım, “Diyanet İşleri Başkanımız, müftülerimiz, müezzinlerimize kadar tüm diyanet camiamız İslam’ı temsil ediyor ve topluma dinimizi anlatıyorlar. Mübarek üç ayların içindeyiz. Bu ayların insanlığa huzur barış ve kardeşlik getirmesini niyaz ediyorum. Milletimizin huzur ve sükun içinde ramazan ve bayrama ulaşmasını da temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Hz. Muhammed’in yaşantısıyla yeni bir dünyanın kapılarını açtığını ifade eden Yıldırım, “Peygamber efendimiz emin kişiliği ve sade yaşantısıyla örnek davranışlarıyla edep ve hayasıyla yeni bir dünyanın yepyeni hayatın kapılarını açtı. Katrana karışmış yürekleri eritti, sertleşmiş kalpleri yumuşattı, çöle dönmüş gönüllere çağlayan gibi aktı. Onu öldürmek için gelenler onda dirildiler. Hazreti Peygamber bir yetim ve öksüz olarak en çok da yetim ve öksüzlerin, çocukların peygamberiydi. Çocukların başını okşamanın sadaka olduğunu ifade edecek kadar çocuklara inanan bir peygamberdi. O tevhidin, özgürlüğün ve sevginin peygamberidir. O şefkatin, rahmetin, muhabbetin peygamberidir. Efendimiz sadece çölü değil, varlığıyla alemleri aydınlatmış, alemlere anlam katmış bir şahsiyetti. Ne giyim kuşamında, ne yeme içmesinde, ne de dünya serveti karşısında sadelikten asla taviz vermedi. İnsanın özüne ait her şey onun ruhunda anlam kazanmıştır. Güzel ahlakıyla tüm insanlığa örnek olmuş, yol göstermiştir. Resulullah Efendimiz insanı körleştiren ideolojiden adaletsizlikten, zulümden, yetim hakkı yemekten uzak bir şahsiyetti. Her türlü asabiyeti, ırkçılığı ayaklarının altına almış, insanları gönül bağıyla birbirine bağladı, Kur-an’ı Kerim sevgisiyle, Allah aşkıyla kaynaştırdı” açıklamalarında bulundu.
“BİZ HAZRETİ PEYGAMBERE VE ONUN KUTLU YOLUNA AŞIK BİR MİLLETİZ”
Yıldırım, Türk ulusunun Hz. Peygamberin yoluna aşık bir millet olduğunu kaydederek şu açıklamalarda bulundu:
“Zengini fakirin hamisi, zenciyi beyazın kader ortağı yaptı. Komşuyu komşunun mirasçısı olacak kadar yakınlaştırdı. Biz Hazreti Peygambere ve onun kutlu yoluna aşık bir milletiz. Hamt olsun ki aziz milletim ışığını ondan alır. En çok ona hürmet ederiz ve en çok da onu özleriz. Ona hürmette kusur göstermekten korkarız. Ona hürmetle onun hatırasına isimlerimiz Muhammed, Ahmet, Mehmet, Mahmut, Hatice, Amine, Abdullah, Aişe, Fatma, Ali, Osman, Ömer ve Ebu Bekir’dir. Biz ordumuza peygamber ocağı deriz. Peygamber ocağında yetişen yiğitlere de ‘Mehmetçik’ deriz.”
Hz. Peygamber’e duyulan sevginin 80 milyon Türk vatandaşını birbirine bağladığını söyleyen Yıldırım, “Peygamberimiz ve onun yoluna olan sevdamız 80 milyonu birbirine sevgi bağıyla bağlar. İstanbul’da Sultan Ahmet Meydanında duyulan o muhteşem ezan, Diyarbakır Ulu Camii’nden de aynı ruhla aynı adanmışlıkla yayılır yüreklerimize. Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde okunan sureyle mırıldanılan dua ile Şanlıurfa Halil-ur Rahman Camii’nde okunan sure ve dua ayını niyetlerle dökülür dilimizden. Siyasetçi, idaresi, bürokrat, memur tüm işlerinde kardeşlik hukukunu asla zedelemeli. Aynı kıbleye dönen topluluklar, ülkeler bu hassas ülkeler bu hassas ilkeye özenle riayet etmelidir” diye konuştu.
“PEYGAMBERİMİZİN ÜMMETİNDEN TERÖR VE ŞİDDET ÇIKMAZ”
Hz. Muhammed’in ümmetinden terör ve şiddetin çıkmayacağını belirten Yıldırım, “Peygamber efendimiz, ‘Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların emin oldukları kişidir, Mümin ise insanların canları ve malları hususunda güvendikleri kişidir’ diye buyuruyor. Bu buyruğu veren Peygamberimizin ümmetinden terör ve şiddet çıkmaz. Hiçbir şiddet kendini barışın ve adaletin Peygamberine nispet edemez. İslam’ın hayat veren mesajlarının kimi çevrelerde şiddet, terör ve vahşetin referansı olarak gösterilmesini asla kabul etmeyiz” dedi.
“BATI KÜLTÜRÜNDE YERLEŞMİŞ BİR İSLAM KORKUSU VAR Kİ BATI BU HASTALIĞIYLA MUTLAKA YÜZLEŞMEK ZORUNDADIR”
Batı kültürlerinde yükselen İslamofobiye değinen Yıldırım, “Batıda eski geleneksel öfke nedeniyle İslam karşıtlığı giderek yükseliyor. Batı kültüründe yerleşmiş bir İslam korkusu var ki Batı bu hastalığıyla mutlaka yüzleşmek zorundadır. Yeryüzünde yaşanan acılar, tüm insanlığın acısıdır. Acıları ayrımsız bir şekilde sahiplenip yaraları birlikte sarmalıyız. Huzur ve güveni yalnız kendimiz için değil, bütün insanlık için istemeliyiz. İslam barış ve güveni, inşa için gelmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
“DİN İSTİSMARCILIĞININ 15 TEMMUZ’DA BU ÜLKEDE YAŞATTIĞI ACILARI GÖRDÜK”
Yıldırım, İslam dininin istismarcı kesimlerden korunmasına dikkat çektiği konuşmasında, şu ifadeleri kullandı:
“Yüce dinimiz korumamız gereken en tehlikeli unsurların başında din istismarcıları gelmektedir. Din istismarcılığının 15 Temmuz’da bu ülkede yaşattığı acıları gördük. Din tıpkı ekmek, su, hava gibi gönüller için vazgeçilmez ihtiyaçtır. İman fıtratın gereğidir. Toplumların, genç nesillerin, çocukların manevi değerlere sahip olmaları onların temiz ve doğru olan bilgiye ulaşmaları için çok çalışmalıyız. Bunun için okullara Kur-an dersleri koyduk.”
“RABBİMDEN BİZİ PEYGAMBER EFENDİMİZE YAKIŞI HAYIRLI ÜMMET EYLEMESİNİ NİYAZ EDİYORUM”
Güven toplumunun önemine vurgu yapan Yıldırım, “Her insan canı, inancı, nesli, malı ve hassasiyetinin emniyette olduğu temel hak ve hürriyetinin korunduğu güvenli bir ortamda yaşamayı hayal eder. Bir aile güven üzerine inşa edildiği gibi bir toplum da güven üzerine varlığını sürdürebilir. Güvenin kaybolması toplum varlığını temellerinden sarsmaya başlar. Allah Resulü güvenilir olmayı söz ve uygulamalarıyla bizelere öğütlemektedir. Peygamberliğinden önce Muhammed-ül Emin olarak anılan Hazreti Peygamberimiz hayatının her döneminde güvenilir insan modeli sergilemiştir. Öyle ki kendisiyle amansız mücadeleye girişenler dahi onun dürüstlük ve güvenilirliğini kabul etmiştir. Rabbimden bizi Peygamber Efendimize yakışı hayırlı ümmet eylemesini niyaz ediyorum” ifadelerini kaydetti.