Evet, sevgili okurlar.
Bugün sizlerle çok önemli bir konuyu konuşacağız.
Diyarbakır'da kaybolan ve maalesef hayatını kaybettiği ortaya çıkan minik Narin'in ardından yaşananları...
Gelin madde madde ele alalım:
1) Öncelikle şunu söyleyelim: Bir çocuğun ölümü, hangi şartlarda olursa olsun, toplumun tamamını derinden yaralayan bir olaydır. Nokta.
2) Peki ne gördük biz bu süreçte? İnsanların vicdanlarını, merhamet duygularını bir kenara bırakıp, akla hayale gelmeyecek iddiaları ortalığa saçtığını gördük.
3) Sosyal medya denen çöplükte neler neler okumadık ki? Anne hakkında, baba hakkında, amca hakkında... Yok efendim şöyleymiş, yok böyleymiş...
4) Soruyorum siz: Hiç mi düşünmediniz "Ya bu dediklerim doğru çıkmazsa?" diye? Hiç mi aklınıza gelmedi "Bu aile zaten evladını kaybetmiş, bir de ben üstüne tuz biber ekiyorum" diye?
5) Hani derler ya, "Büyük lokma ye, büyük konuşma." İşte tam da bu! Öyle bol keseden atıp tutuyorsunuz ki, sanki elinizde somut deliller varmış gibi...
6) Peki ya yarın, Allah korusun, sizin başınıza böyle bir şey gelse? Hiç düşündünüz mü nasıl bir cehennem azabı yaşayacağınızı?
7) Bakın, devletimiz bu konuda gerekeni yapıyor. Soruşturmalar devam ediyor. Öyleyse nedir bu acele? Nedir bu linç kültürü?
8) Şimdi size sesleniyorum: Biraz durun! Biraz düşünün! Biraz empati yapın! O anne, o baba, o amcalar... Hepsi insan. Hepsinin canı yanıyor.
9) Bizim görevimiz ne olmalı biliyor musunuz? O aileye destek olmak. Acılarını paylaşmak. Onları sahiplenmek. Toplum olarak bunu yapabilmeliyiz.
10) Son olarak şunu söyleyeyim: Mahkeme kararını bekleyelim. Soruşturma sonuçlansın. Ondan sonra konuşalım, tartışalım. Ama şu an için, lütfen, biraz sessiz kalalım.
Evet, sevgili okurlar. Bugün biraz vicdanlarımızı sorguladık. Umarım bu yazı, hepimize bir ders olur. Ve unutmayalım: Merhamet, insanı insan yapan en önemli duygudur.
Hoşçakalın.