Aydemir, özellikle salgın sonrası dönemde derinleşen enflasyonist yapının ve bu yapışkan fiyat algısının toplum üzerinde ağır etkiler yarattığını belirtti. Fahiş fiyat artışlarının sadece piyasa dinamiklerinden değil, aynı zamanda ticaret ahlakındaki eksikliklerden kaynaklandığını ifade etti.
# “Fahiş fiyat ahlaki bir sorun olarak ele alınmalı”
İbrahim Aydemir, fahiş fiyat kavramının TDK’ya göre “ölçüyü aşan, aşırı, ahlaka ve törelere uygun olmayan” anlamına geldiğini hatırlatarak, bu durumu yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir ahlak sorunu olarak değerlendirdi. Aydemir, “Tüketicilerin fiyat algısını manipüle ederek, hak edilmeyen kazançlar elde etmek doğru bir davranış değildir. Bu durum hem ticaret ahlakına hem de toplumsal dayanışmaya zarar veriyor,” dedi.
Aydemir, Türkiye’nin piyasa ekonomisini benimseyen bir ülke olduğunu ve serbest piyasa dinamiklerinden vazgeçilmemesi gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Fiyat artışlarının normal olduğu durumlar olabilir; örneğin üretim yetersizliği ya da tekelci yaklaşımlar. Ancak bugün karşı karşıya olduğumuz sorun, arz-talep dengesiyle açıklanabilecek bir durum değil. Bu tamamen enflasyonist yapının kötüye kullanılmasıdır.”
# Merkezi fiyat takip sistemi önerisi
Aydemir, fahiş fiyat artışlarının önüne geçebilmek için teknolojik araçlardan yararlanılması gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda merkezi bir fiyat takip sistemi oluşturulmasını önererek, “İthal edilen ya da üretilen her ürün için bir ana kod oluşturulmalı ve bu kod, firmaların faturalarında yer almalıdır. Böylelikle her ürün, üretimden satışa kadar izlenebilir hale gelir. Şikayetlerin arttığı durumlarda bu sistem, anlık denetimler için bir yol gösterici olacaktır,” dedi.
Ayrıca, bu sistemin yalnızca temel ihtiyaç ve gıda ürünleri gibi kritik alanlarda kullanılmasının yeterli olacağını ifade eden Aydemir, “Amaç, tüm piyasayı kontrol altına almak değil; yalnızca toplumun temel ihtiyaçlarında manipülasyonu önlemektir,” şeklinde konuştu.
# Maksimum indirim sınırları getirilmeli
İbrahim Aydemir, piyasadaki aldatıcı indirim kampanyalarına da dikkat çekti. “Önce fiyatı şişirip sonra yüksek indirim yapıyormuş gibi göstermek tüketiciyi aldatmaktır. Bunun önüne geçmek için bazı ülkelerde olduğu gibi maksimum indirim sınırları getirilmelidir. Bu sayede ürünler, satıcıların gerçekçi fiyatlardan piyasaya sürmesi sağlanır,” dedi.
# “Şeffaflık ve hesap verebilirlik piyasanın temeli olmalı”
Aydemir, devletin piyasalardaki şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarını güçlendirmesi gerektiğini de belirtti. Kurumsal kapasitenin artırılmasının önemine vurgu yaparak, “Yasal düzenlemeler ve yeni teknolojilerle gri alanları ortadan kaldırmalıyız. Ancak bu şekilde tam rekabet piyasasını işletebiliriz. Türkiye, ekonomik liderlik konumunu sürdürmek istiyorsa, piyasa dinamiklerini sağlıklı bir şekilde işletmek zorundadır,” dedi.
# “Ticaret ahlakı yeniden inşa edilmeli”
Son olarak, Aydemir, fahiş fiyat artışlarının önlenmesinde ticaret ahlakının büyük önem taşıdığını vurguladı. “Yalnızca denetim mekanizmalarıyla bu sorun çözülmez. Toplumun tüm kesimlerinde dürüstlük ve adalet anlayışını yeniden tesis etmeliyiz. Çünkü en iyi piyasa düzenleyicisi, güçlü bir ahlak anlayışıdır,” ifadelerini kullandı.
İbrahim Aydemir’in bu önerileri, hem tüketici haklarının korunması hem de piyasada adil bir denge oluşturulması açısından dikkat çekici bir yol haritası sunuyor. Aydemir, Türkiye’nin bu süreçte hem ekonomik hem de toplumsal dayanışma açısından örnek bir model geliştirebileceğini vurguladı.