Bakar mısınız şu lafa: “İran’ı rahatsız etmek zorundayız!” Bu cümle, Bursa Uludağ Üniversitesi’nin açılış töreninde TRT Genel Müdürü Prof. Dr. M. Zahid Sobacı tarafından sarf edilmiş. Bir devlet memuru, komşu bir ülkeye karşı bu kadar pervasız, bu kadar tehditkar bir üslup kullanabilir mi? Hem de hangi dönemde? Ortadoğu’nun ateş çemberinden geçtiği, İran füzelerinin İsrail’e doğru yola çıktığı bir süreçte!
Bu nasıl bir dil? Bizim komşularla “sıfır sorun” politikamız nereye gitti? İran’ı rahatsız etmek zorundayız, diyor. Neden zorundasın? İran’ı rahatsız etmek ne kazandıracak bu ülkeye? Herkesten önce şunu sormak gerekiyor: Ortadoğu’nun hassas dengeleri içinde, komşularla dostane ilişkiler yerine gerginlik yaratmak kimin işine yarar?
Suriye’de yapılan büyük hatalardan ders çıkarmayacak mıyız? Suriye’yi kaosa sürükleyen dış müdahaleler, milyonlarca insanı göç yollarına mahkum etti. Peki, şimdi aynı hatayı İran’la mı yapacağız? Üstelik İran, bölgedeki diğer Türk devletleriyle ilişkileri güçlendirmek için yeni Türk Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan aracılığıyla olumlu mesajlar veriyor. İran’la düşman olmak kime ne fayda sağlayacak? Küresel emperyalizmin, siyonizmin taşeronlarına mı hizmet edeceğiz?
Daha vahimi, bu kişi bir devlet memuru, üstelik iletişimden sorumlu bir kişi! Fahrettin Altun’un yardımcılığını yapmış birisi… İletişimin ne kadar hassas bir konu olduğunu en iyi bilmesi gereken kişi böyle konuşuyor. Söylediği her kelimenin nereye gideceğini, hangi sonuçlara yol açacağını bilmesi gereken adam! Eğer bilmiyorsa, burada ne işi var?
Türkiye’nin çıkarlarını ve bölgedeki dengeleri gözetmeyen bu tarz pervasız açıklamalar, AK Parti’yi sabote etmekten başka bir şey değil. Cumhurbaşkanlığı makamının da, hükümetin dış politika çizgisinin de altını oymak demek! Türkiye, komşularıyla dostluk ilişkilerini geliştirerek bölgede huzur ve güvenlik sağlayabilir. Savaş çığırtkanlığı yaparak değil!
Bu ülkenin devlet memurları, diplomasiyi, iletişimi, komşularla barış içinde yaşamanın değerini bilmek zorunda. İran’ı rahatsız etmekle ne kazanacağız? Bu üslup, Türkiye’nin diplomatik gücünü baltalamaktan başka bir işe yaramaz.