Rakamlar gerçekten korkunç! Erzincan’daki Türk Diasporası sempozyumunda avukat İbrahim Gül’ün açıkladığı araştırma sonuçları, Türkiye’nin gençliğini nasıl kaybettiğini gözler önüne seriyor. Uyuşturucu bağımlısı genç sayısı 10 milyonu aşmış durumda! Yanlış duymadınız, tam 10 milyon gencimiz uyuşturucu batağında. Sadece bununla kalsa iyi, bir o kadar da ateist genç var; dinden, maneviyattan kopmuş, inançsızlık denizinde sürükleniyorlar. Yani, gençliğimizin geleceği çalınıyor, millet sessiz ve derinden yok ediliyor.
Uyuşturucu meselesi basit bir “gençlik sorunu” değil, memleketin geleceğini tüketen bir afet. Gençliğin damarlarına kadar işlemiş bu zehir, sadece bağımlılık yaratmakla kalmıyor, toplumu derin bir çöküşe sürüklüyor. Bugün park köşelerinde, sokak aralarında kaybolmuş gençler, yarının yok olmuş Türkiye’sinin habercisi. Ama kimse sesini çıkarmıyor.
Şöyle bir bakalım… Hapishanelerde tam 350 bin mahkum var. Bunun 150 bini uyuşturucu suçlarından içeride. Yani hapishanelerin neredeyse yarısını uyuşturucu ticareti, kullanımı veya bağımlılığı yüzünden mahkum olanlar dolduruyor. Bu bile yetmez mi bu felaketi anlamaya?
Sorun sadece bağımlılık değil… Bir yanda gençlerimiz uyuşturucuyla harcanırken, diğer yanda inançsızlıkla boğuluyorlar. Tam 10 milyon genç ateist olmuş! Yani, hayatın anlamını, maneviyatını kaybetmiş, köksüz bir nesil yetişiyor. Türk milletini güçlü kılan, ayakta tutan tarih boyunca sahip çıktığı değerler, inançlar değil miydi? Şimdi gençler, bu değerlerden hızla uzaklaşıyorlar.
Gençlik uyuşturucu ve ateizm kıskacında tükenirken, biz ne yapıyoruz? Sessizce izliyoruz. Yıllardır “önlem alındı, tedbirler artırıldı” deniliyor. Ama sonuç ortada. Uyuşturucu kullanımı artarak devam ediyor, inançsızlık yayılıyor, hapishaneler dolup taşıyor. Sokağa adım atın, park köşelerinde, metruk binalarda uyuşturucu bağımlısı gençlerin yok oluşuna tanık olacaksınız. Ama kimse çıkıp bu soruna gerçek bir çözüm sunamıyor.
Uyuşturucu… Sadece bireyleri değil, toplumu çürüten bir felaket. Bağımlılık demek, sadece sağlık sorunları demek değil; ailesiz, geleceksiz, hedefsiz bir nesil demek. Uyuşturucu, toplumu içten içe tüketen bir kanser gibi. Gençlerimiz göz göre göre bu zehrin pençesine düşüyor. Onları kurtarmazsak, geleceğimizi kaybetmiş olacağız.
Bu tablonun korkunçluğunu daha nasıl anlatabiliriz? Türk milletinin gençliği ellerinden kayıyor. Uyuşturucuya kapılan genç, geleceğini, inancını, umudunu kaybetmiş demektir. Ateizme sürüklenen genç ise sadece inançsız bir boşlukta kaybolmaz; köklerinden, tarihinden ve kültüründen de kopar. Peki biz, bu gençleri kaybetmeyi göze alabilir miyiz?
Hayır! Bu felaketin önüne geçmek zorundayız. Gençlerimizi bu bataklıktan kurtarmak için topyekün bir mücadele gerekiyor. Uyuşturucuyla savaş sadece polisiye tedbirlerle değil, toplumsal bir seferberlikle yürütülmeli. Aileler, okullar, mahalleler bu mücadelede ön saflarda yer almalı. Gençlerimizi sahipsiz bırakmayalım, onları bu bataklıktan çekip çıkaralım.
Aynı zamanda, manevi boşluğa düşen gençlere de el uzatmalıyız. Gençlerimize, köklerinden kopmayan, değerlerine sahip çıkan bir inanç sistemi sunmak zorundayız. Türk milleti ancak bu felaketi durdurursa yeniden ayağa kalkabilir. Aksi takdirde, sessiz ve derinden yok olmaya mahkum oluruz.
Uyuşturucu, inançsızlık, toplumsal çürüme… Rakamlar ne kadar korkutucu olursa olsun, bu felaketin farkına varıp harekete geçmek zorundayız. Yoksa yarın, kurtaracak bir geleceğimiz olmayacak.