Türkiye'nin en büyük ve en kalabalık şehri İstanbul, maalesef deprem riski altında olan bölgelerden biridir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'nin yaptığı açıklamalar, kentin konut stokunun büyük bir kısmının depreme karşı riskli olduğunu göstermektedir. Bu durum, yaşanabilecek büyük bir depremde ciddi kayıplara ve hasarlara yol açabileceği anlamına gelir.

Bakan Özhaseki'nin ifade ettiği gibi, İstanbul'daki konutların 4'te 1'inin riskli olması ve olası bir 7 şiddetindeki depremde 600 bin yapının yıkılma ihtimali, deprem konusundaki ciddiyeti bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu durum, acil önlem ve dönüşüm çalışmalarının bir an önce başlatılması gerektiğini göstermektedir.

Binalardaki dönüşüm süreci, deprem riski taşıyan yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden inşa edilmesi için hayati önem taşır. Bu sürecin hızlandırılması ve tamamlanması, hem insan hayatını hem de kent yaşamını korumak adına şarttır. Özellikle riskli bölgelerdeki yapıların acilen dönüştürülmesi, depreme karşı direncin artırılmasına ve potansiyel afetin etkilerinin en aza indirilmesine katkı sağlayacaktır.

Ayrıca, depreme dönük hazırlıkların tamamlanması da önemli bir adımdır. Bu, sadece yapısal olarak güçlendirmenin ötesinde, toplumun bilinçlendirilmesi, acil durum planları ve afet yönetimi stratejilerinin oluşturulması anlamına gelir. Halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi, felaket anında doğru davranışların sergilenmesi ve kayıpların azaltılması açısından hayati öneme sahiptir.

Ülkenin en önemli metropollerinden biri olan İstanbul'un deprem riski altında olması, tüm ülke olarak ortak bir sorumluluğumuzdur. Devlet, yerel yönetimler ve halkın işbirliğiyle depreme karşı önlemler almak ve hazırlıklı olmak, gelecekte yaşanabilecek bir felaketi en az zararla atlatabilmek için gereklidir. Unutulmamalıdır ki, deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve gerekli tedbirleri almaktan başka çaremiz yoktur. Bu süreçte, hepimizin sorumluluğu ve desteği büyük önem taşımaktadır.

Öyleyse, İstanbul'da bulunan riskli konutların dönüşümü ve depreme dönük hazırlıkların tamamlanması, yaşanabilecek büyük bir felaketi en az zararla atlatmak adına şarttır. Bu süreçte hızlı ve etkin adımlar atılması, hem insan hayatını korumak hem de kentlerimizi güvence altına almak için gereklidir. Devlet ve toplum olarak birlikte hareket ederek, deprem konusunda ciddiyetle çalışmalı ve gelecek nesillere güvenli bir yaşam alanı bırakmalıyız.