TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, merakla beklenen Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren (YHT) hattından, “İnsanlar günübirlik denize girebilecekler” dediği, Ankara-Antalya YHT hattına kadar olan çalışmaları anlattı.
“Hızlı tren bir ülkenin kalkınıp kalkınmadığının en belirgin göstergelerindendir” diyen Karaman şöyle konuştu:
“Tüm dünyada raylı sistemler, ülkeler geliştikçe gelişiyor. Türkiye’de de demiryolları gelişirken ülke de gelişiyor. Hızlı trenler daha çok en büyük şehirle ikinci şehir arasında olur. Japonya’da Tokyo-Osaka, İspanya’da Barcelona- Madrid, İtalya’da Milano-Roma olduğu gibi hedefimiz Ankara’yı İstanbul’a bağlamak. 2013 yılında inşallah Ankara-İstanbul arasını 3 saate indireceğiz. Eskişehir’i geçtik, İnönü’ye kadar bitti. Bazı güzergah değişiklikleri var. 50 kilometre tünel vardı, 30 kilometresini yaptık. 20 kilometrelik parça tünellerinin ardından 2013 yılında açılacak.
Ankara İstanbul’a bağlanıyor
Marmaray tüp geçidinin de açılmasıyla burada Başkentray da bittiğinde çok güzel bir hat oluşmuş olacak. Hızlı tren hatlarına bakarsanız Ankara merkezli olarak her şeyi yürütüyoruz. Hızlı tren Ankara’da güneş gibi doğuyor ama batmıyor. Ankara- Eskişehir ve Ankara- Konya’yı Allah’a şükür bitirdik. Şimdi Ankara’yı Sivas’a bağlıyoruz. SonraAnkara’yı İzmir, Afyon ve Bursa’yla bağlayacağız. Ankara’yı Kayseri’ye de bağlamak için çalışmalarımız var. Konya’dan Adana ve Mersin’e ineceğiz. Çok önemsediğimiz bir hat da Ankara-Antalya arasını 2 buçuk saate indirecek yüksek hızlı tren hattı. İnsanımız Ankara’dan günü birlik denize girmeye bile Antalya’ya gidebilecek. Yüksek Hızlı Tren hatları bir ülkenin kalkınmışlığını gösteriyor. Bir ülkede bir çok hatta hızlı tren çalışıyorsa o ülke sınıf atlıyor. Bizim de bu yarışa dahil olmamız ülkemizin geldiği durumu gösteriyor.
Treni seviyorduk ama binmiyorduk
Bizim ülkemizde tren her daim çok sevilir. Bir araştırma ‘İnsanımızın yüzde 98’i treni seviyor ama sadece yüzde 2’si biniyor’ sonucu çıkmıştı. Yani sevmek ayrı kullanmak ayrı. İnsanımız seviyor ama treni kullanmaları için sebep yaratmamız gerekir. Tren 1950’lerden sonra o kadar çok ihmal edilmiş ki. Trenle seyahat edenler inkara kadar gitmişler. İstanbul’dan Ankara’ya trenle gelenler, ‘Neyle geldin’ diye sorduklarında, trenle geldiklerini söylemiyorlardı. Trenle geldiğini söyleyenlere de, ‘Vah vah’ deniyordu. O hale gelmişti tren. Ama bugün geldiğimi noktada, özellikle de Ankara’yı Eskişehir ve Konya’ya yüksek hızlı trenle bağlayınca tren yeniden itibarını kazandı. Prestijli hale geldi. Havaalanlarına gidiyorsunuz, insanımız kendini düzeltiyor. Kravatına, ceketine bakıyor, kendini havaalanına göre ayarlıyor. İş trene gelince, burası nasıl olsa bozuk diye bizi düzeltmeye çalışıyorlardı. Ama şimdi bakıyorsunuz, hızlı tren hatlarında tıpkı havaalanında olduğu gibi insanımız kendine dikkat ediyor. Kendilerini yetişmiş hosteslerle karşıladığımızda mutlu oluyor ve kendini ona göre ayarlıyor.