TÜRKiYE’nin en önemli sanat kurumlarından Ankara Devlet Opera ve Balesi, 2010-2011 sezonunda son dokuz yılın en iyi sezonunu geride bıraktı. Toplam 160 temsilin izleyici ile buluştuğu sezonda, tüm opera ve bale ailesi büyük bir özveri ile çalıştı.
İnsanların hayata farklı bir pencereden bakmalarını sağlamak için uğraşan ADOB, bu özverinin karşılığını neredeyse tüm gösterileri kapalı gişe oynayarak aldı. Yeni sezon öncesi yoğun günlerin yaşandığı opera ve balede tüm çalışanlar, yeni sezonu dört gözle bekliyor. Çalışanlar, sezon öncesi hazırlıklarını ve ADOB ailesini anlattı.
Kovulana kadar burada çalışacağım
Yıldız Yücel (Kostümcü)
“Ankara Devlet Opera ve Balesi’ne 18 yaşımda girdim ve 31 yıldır bu kurumdayım. Dansçıların ve operacıların kıyafetlerini gösteriye hazırlıyorum. Burası aile gibi. Ailem bu kadar yakın değil, kovulana kadar burada çalışmak istiyorum. Bir çok dansçının hem annesi, hem de çocuğuyla çalıştım. 2010 yılında Çin’de düzenlenen Expo etkinliklerine katılmıştık. Dönüş günü havaalanına gitmeden önceki son gezide kayboldum ve uçağın kalkmasına da çok az bir süre kalmıştı. Bazı arkadaşlar, kalıp beni aramayı düşünmüşler. Ama neyse ki sonra otele dönebildim. Bu olaydan sonra 12 saat ağladım.”
İmkansız diye bir şey yok
Yusuf Altundağ (Sahne makinisti grup şefi)
“31 yıldır bu kurumdayım başka bir meslekte çalışmadım. Dekorun kurulması, düzenlenmesi, taşınması ve montajından sorumluyum. Sahne üzerinde bazen oyuncu gibi provalar yapıyoruz. Çünkü 45 saniye-1 dakika arası bir sürede dekorun değişmesi gerekiyor. Akışın ve eserin aksamaması gerekiyor. Oyun akışında zamana karşı yarışıyoruz. Şimdiye kadar tüm hava şartlarında çalıştık ve imkansız diye bir şeyin olmadığını söyleyebilirim. Geride kalan 31 yıl istek ve zevkle geçti. Gücüm yetinceye kadar çalışacağım.”
Futbola aşığım ama oynayamıyorum
Burak Kayıhan (Solist Dansçı)
“10 yaşından beri bale yapıyorum. Hacettepe Üniversitesi Konservatuar’ı bitirdikten sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi’ne girdim. Çok özverili olmak gerekiyor. Özel hayata özen göstermek, yediğinize, içtiğinize dikkat etmek gerekiyor. Geçtiğimiz sezon Notre Dame’ın provalarında ayağım kırılmıştı. Bu yüzden bir süre ara verdim. Kırıldıktan sonra iki ay hiçbir şey yapamadım. Önce fizik tedavi aldım sonra yavaş yavaş bale derslerine başladım. Her gün 1,5 saat bale dersi yapıyoruz. Bale için birçok şeyden feda etmeniz gerekiyor. Ben futbol aşığıyım ama futbol oynayamıyorum. Çünkü kasların gelişim şeklini değiştiriyor. Geçtiğimiz sezon, bir dansçı için bol ödüllü geçti. Tüm gösteriler kapalı gişe oynadı ve ayakta alkışlandık. Sanatçının da en büyük ödülü alkış.”
Karakteri dansıma ve vücuduma yansıtıyorum
Elif Aktar (Solist Dansçı)
“10 yaşında baleye başladım ve 15 yıldır da Ankara Devlet Opera ve Balesi için dans ediyorum. Öğrenciyken Varna Bale Yarışması’na katıldım. Derece alamadım ama benim için çok iyi bir tecrübe oldu. İki yıl önce evlendim. Eşim Arda Aktar, opera sanatçısı. Hayata bir daha gelsem yine dansçı olurum. Çok sakatlık yaşadım ama yine de bırakmadım. Pazar günü hariç her gün çalışıyoruz. Solistler ve gruplar ayrı çalışıyor. Çünkü detay çalışmak gerekiyor. 11 yıldır devam eden Harem Balesi’nde ‘Çeşm-i Dil’ karakterini canlandırıyorum. Dramatik ve lirik bir rol. Bu tür rolleri bana yakıştırıyorlar. Kötü kadın olmadım hiç. Karakteri vücuduma ve dansıma yansıtıyorum. Bu bazen kolay, bazen de zor oluyor. Karakterin duygusunu yansıtmak çok önemli. Çeşm-i Dil’i 11 yıldır oynuyorum. Bir rolü uzun süre oynamak oldukça zor. Onun monoton hale gelmemesi için farklı yorumlar katmaya çalışıyorum. 34 yaşındayım. Bale genç işi. 30’dan sonra dikkat etmek gerekiyor. Her gün vitamin alıp iyi besleniyorum.”
Ankara seyircisi seçici ve bilinçli
Volkan Ersoy (Bale Başöğretmeni)
“Yeni sezon hazırlıklarını Ağustos’tan itibaren sürdürüyoruz. Sezon öncesi Ayvalık’ta festivale katıldık ve orada tarihindeki ilk bale temsilini sergiledik. Sanatçıların yaz tatili sonrası dinlenen ve hamlaşan kaslarını tekrar eski formuna sokabilmek için yoğun bir kondisyon ve bale dersi programı hazırladık. Dansçıların kondisyon çalışmalarının ardından repertuar ve provalarına başladı. Günde en az 6-8 saat çalışıyoruz. Temsil olduğu gecelerde bu süre daha da uzuyor. Bu yıl ‘Beyaz bale’ ismini verdiğimiz fantastik hikayeleri anlatacağımız temsiller olacak. Geçtiğimiz sezon kapalı gişe oynayan temsiller, bu yıl yine devam edecek. Ankaralı seyirci çok seçici ve bilinçli. Hangi oyunda kimin dans edeceğini bile takip ediyor. Aynı rolü oynayan farklı dansçıların performanslarını izlemek için temsilleri birkaç defa izliyor. Kimin hangi rolü oynayacağını telefon edip soruyorlar. Bütün castları izlemek isteyenler var. Çünkü, her dansçının sahnedeki anlatımı farklı. Hareket ve müzik değişmiyor ancak dansçının teknik özellikleri ve karakter yapıları, sahnede canlandırılan karakterlere de yansıyor. Bizler eserin en iyi şekilde ortaya çıkabilmesi için uğraşıyoruz. Temsil grafiğini yüksek tutmak için çaba sarf ediyoruz.”
Hareketli bir sezon olacak
Oliver Spence (Solist Dansçı)
“ADOB’a 2000 yılında girdim. Tüm bale eserlerinde yer aldım. Hiperaktif bir çocuk olduğum için ailem beni baleye yönlendirdi. İlkokul beşinci sınıfta Don Kişot’u izlemiştim ve o gösteriden sonra dansçı olmaya karar verdim. Küçük rollerle başlamıştım ama şimdi neredeyse bütün oyunlarda baş dansçı olarak sahneye çıkıyorum. Çok çalışmanın karşılığı, mesleğe aşık olmak gerekiyor. Her gün ortalama 6-8 saati burada geçiriyoruz. 1,5-2 saat bale dersi, temsile göre altı saat prova yapıyoruz. Bale dışında günün geri kalan kısmını çoğunlukla evde geçiriyorum. Yazın 15-20 günlük tatil dönemi, fiziksel ve ruhsal açıdan dinlenebildiğimiz tek dönem. O yüzden tatilde çok fazla bale yapmamaya çalışıyorum. Kasların dinlenmeye de ihtiyacı var.
Yeni sezon için eski ve yeni eserler üzerinde çalışıyoruz. Ankara seyircisini oldukça hareketli bir sezon bekliyor.”
Hep daha iyisini yapmaya çalıştım
Arzu Kıran (Solist Dansçı)
“Balerinin ömrü kısadır, o yüzden hemen balerin olmak istedim. 20 yıldır ADOB’da dans ediyorum. Hamilelik döneminde sahnelere ara vermiştim. İki yıl aranın ardından tekrar baş dansçı olarak sezona başladım. Babam Önder Dirim de bale sanatçısıydı. Balenin içinde büyüyünce kopmak zor oluyor. Dans etmenin sınırı yok. 30 yaşından sonra zorlanmalar ve sakatlıklar olabiliyor. Kendimi sahne üzerinde beğenmediğim güne kadar dans etmek istiyorum. 20’li yaşlarda klasik bale yapmayı çok seviyordum. Klasik eserler daha zordur. Belirli kuralları var ve bu kuralların dışına çıkamazsınız. Artık klasik formların dışına çıkmak istiyorum. Neoklasik ve modern balede, kuralların dışına çıkabilirsiniz. Klasik eserler masalsı oluyor. Bir prensesi oynuyorsunuz. Gerçekte bir prenses olamam ama sahnede bir prensesim. Sanatta tatlı bir yarış var. Birinin yaptığının daha iyisini yapma arzusu, bütün dansçılarda vardır. Benim derdim daha çok kendimle oldu. Her seferinde daha iyisini yapmaya çalıştım.”