Aydemir, sosyal medya ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, bireylerin devlete karşı şiddetsiz direniş sergilemesinden öte, bilgi kirliliği, dezenformasyon ve yalan haberler yoluyla kamu düzenini bozma eğiliminin arttığını belirtti.
“Thoreau’nun çağında haklı bir duruştu, ancak bugün dijital manipülasyon var”
Aydemir, Thoreau’nun 1849’da yazdığı eserin, bireyin devlet otoritesine karşı vicdanını öne çıkararak adaletsiz uygulamalara tepki göstermesi gerektiğini savunduğunu ancak günümüzde benzer bir kavramın bilgi manipülasyonu ve sanal provokasyonlar aracılığıyla farklı bir tehdide dönüştüğünü ifade etti.
“Thoreau’nun çağında birey, devletin baskıcı politikalarına karşı kendi vicdanıyla hareket ediyordu. Adaletsiz kanunları pasif direnişle protesto ediyor, savaş karşıtı bir duruş sergiliyordu. Ancak günümüzde bireyler, küresel ölçekte organize olmuş dezenformasyon kampanyalarının bir parçası haline getiriliyor. Gerçeklerin eğilip büküldüğü, yalan haberlerin hızla yayıldığı bir çağda sivil itaatsizlikten değil, toplumsal manipülasyon tehdidinden bahsetmeliyiz” dedi.
“Silahlı itaatsizlikten daha tehlikeli: Bilgi kirliliğiyle toplumları yönlendirmek”
Aydemir, sivil itaatsizliğin Thoreau’nun döneminde şiddet içermeyen bir bireysel direniş hareketi olarak değerlendirildiğini ancak günümüzde sosyal medya ve internetin bir tür dijital savaş alanına dönüştüğünü vurguladı.
“Eskiden birey, haksız gördüğü kanunlara pasif şekilde itiraz ederdi. Bugün ise dezenformasyon makineleri çalışıyor, yalan haberler kitleleri yönlendiriyor. Hükümetlerin rahat çalışmasına engel olmak için yalanlar sistematik şekilde üretiliyor, sosyal medya provokasyonlarıyla toplum kaosa sürükleniyor. Bu, silahlı bir isyan hareketinden bile daha yıkıcıdır, çünkü bilgi kirliliği toplumun zihnini felç ediyor” ifadelerini kullandı.
“Yeni bir kavrama ihtiyaç var: Dijital çağın tehditlerine karşı toplumsal sorumluluk”
İbrahim Aydemir, sivil itaatsizlik kavramının günümüz koşullarına uygun şekilde yeniden ele alınması gerektiğini belirterek, “Bugün, devletlerin işleyişini aksatmak için bilinçli olarak üretilen manipülatif içerikler, yalan haberler ve algı operasyonları, bireysel bir vicdan hareketi olmaktan çıkmış, kitlesel bir dezenformasyon aracına dönüşmüştür” dedi.
Aydemir, toplumun artık sivil itaatsizlikten çok, dijital çağın etik sorumluluğunu tartışması gerektiğini belirterek şu vurguyu yaptı:
“Devletler artık halkın vicdanına baskı uygulayan otoriteler değil, kaos ve yalanlarla mücadele eden sistemler haline geldi. Bu yüzden, yeni nesil tehditlere karşı ‘dijital itaatsizlik’ adı altında bilinçli bir medya okuryazarlığı, sorumlu haber tüketimi ve dezenformasyonla mücadele gibi kavramları tartışmalıyız. Aksi halde, bilgi manipülasyonu toplumları sadece devlete değil, birbirine de düşman edecek ve kaosu derinleştirecektir.”
Günümüzde bireyin özgürlüklerini korurken, aynı zamanda hakikatle bağını koparmadan toplumsal sorumluluk içinde hareket etmesi gerektiğini belirten Aydemir, “Bilgi kirliliğiyle yönetilen toplumlar, en büyük özgürlük kaybını yaşar. Dijital çağda bireyin asıl sorumluluğu, yalanla değil, gerçekle hareket etmektir” diyerek sözlerini tamamladı.