Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
2025’te Tapu İşlemleri İçin Eski Kimlikler Kullanılamayacak
2025’te Tapu İşlemleri İçin Eski Kimlikler Kullanılamayacak
Sahte Alkol Operasyonunda 10 Bin 600 Litre Ele Geçirildi
Sahte Alkol Operasyonunda 10 Bin 600 Litre Ele Geçirildi
İçişleri Bakanlığı'ndan Yeni '112 Web İhbar Sistemi' Uygulaması
İçişleri Bakanlığı'ndan Yeni "112 Web İhbar Sistemi" Uygulaması
Ticaret Bakanlığı'ndan Cep Telefonu ve Taşıt Satışlarına Yeni Taksit Düzenlemesi
Ticaret Bakanlığı'ndan Cep Telefonu ve Taşıt Satışlarına Yeni Taksit Düzenlemesi
2025 Yılı Bütçesi TBMM'de Kabul Edildi
2025 Yılı Bütçesi TBMM'de Kabul Edildi

Oylum Demiray

Sadaka Taşlarından, Zimen Defterlerinden riya bataklığına...
10 Ağustos 2010 Salı

Mübarek bir iklimi teneffüs ediyoruz..
Ne mutlu bize ki erişebildik…
Umarız, hakkını vererek ve sindirerek geçiririz…
Ramazan denince akla öncelikle, sadaka, yardım, iyilik, bağışlama gibi yüksek değerler geliyor…
Ve biliyoruz ki yardımın makbul olanı gizliden gizliye yapılanıdır.
Gizlilik o kadar önemlidir ki, Türk kültürü buna has bir takım uygulamaları sinesine kazımış…
Sadaka Taşı bunlardan birisi…
Birçoğumuz bilmeyiz bunu…
Halbuki, bu taşlardan halen mevcut olanları var…
Mesela İstanbul’da…
İnancımız, iman akidemiz, hali-vakti yerinde olanların fakirlere yardım yapmalarını emreder..
Lakin şartı vardır… Olmazsa olmaz şart gizlice verilmesi, alanların gururlarının incitilmemesi…
İşte eskiden yardımların en göze batmayanı ‘‘sadaka taşları’’ kullanarak yapılırdı. Bu taşlar bir buçuk-iki metre yüksekliğinde mermerden olurdu. Üst kısımlarının ortasına çanağa benzer bir oyuk açılır, sadaka verenler parayı buraya bırakırlardı. İki metrelik taşların yanında, tepesine rahatça ulaşılabilmesi için birkaç basamak konurdu.
İhtiyacı olmasına rağmen dilenmekten çekinenler gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ama bırakılan meblağın tamamını değil, ihtiyaçları olduğu kadarını alırlardı.
Görüyor musunuz erdemi… Veren de alan da yüksek bir ruh taşıyor…
17. yüzyıl İstanbul'unu anlatan bir Fransız gezgin, üzerinde para bulunan bir taşa tam bir hafta boyunca kimsenin gelmediğini yazmış.
Konuya ilişkin olarak yazılı kaynaklar,  İstanbul’da yer alan sadaka taşlarından bahsederler…
Ve… “İstanbul'un dört yerinde sadaka taşı vardı: Üsküdar'da Gülfem Hatun Camii'nin avlusunda, yine Üsküdar Doğancılar' da, Karacaahmet' te ve Kocamustafapaşa' daydı.
Bugün bu taşlardan sadece bir tanesi, Doğancılar' da dikili olanı, ama o da yarısından fazlası toprağa gömülü vaziyette duruyor. Çünkü bir yardım, ne alanı küçük düşürmeli, ne de veren için bir öğünme nedeni olmalıdır.” diye anlatırlar…
Ne kadar enfes bir uygulama, ne kadar ali bir anlayış…
Ecdadımıza milyon rahmet olsun…


***
Bu faslı anlatırken Zimen Defteri’ni atlamak olmaz…
Yine eskiden "Zimen Defteri" diye çok eskilerin hatırlayabileceği bir gelenek varmış...  Ramazan ayında hali vakti yerinde olanlar kılık-kıyafet değiştirerek hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip, bakkalın, manavın tenha zamanlarını seçerek:  "Zimen defteriniz var mı?" diye sorarlarmış, ("Zimen defteri", o esnaftan borcunu yani veresiye mal alan mahalle sakinlerine ait hesap defteri, yani "Borçlu ile borcunun miktarı  yazılı olan defter" )
Esnaf bu defteri çıkarınca, gelen şöyle derdi
: "Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın yekununu yapınız."
Esnaf da bu kadar sayfanın toplamını hesaplar ve gelen de kesesini çıkartarak öder, "Silin borçlarını, Allah kabul etsin" diyerek çeker giderdi.
Böylelikle, borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmez, bu işte hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin, sırf Allah'ın rızasını kazanmak ve ihtiyacı olanın sıkıntısını gidermek amacıyla; karşılıksız, riyasız, gösterişsiz olarak verdiklerini unutur ve bu şuurla verebilmenin de bir mazhariyet, Allah'ın bir lütfü olduğunu bilerek buna şükrederlerdi....
Nasıl bir uygulama…
Tam bir mümin tarzı…
Riya yok... hasbilik, içtenlik dolu bir anlayış…
Şimdiyle mukayese edince sormadan edemiyoruz kendi kendimize… “ nereden nereye” diye…

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Toplumun Vicdanla Sınavı
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Deizme kayan gençliğin vebali boynunuzda!
Oylum Demiray
Oylum Demiray
Terörle mücadelede ‘Sri Lanka modeli’
Yavuz Münir Saatçi
Yavuz Münir Saatçi
Narman örneği ve siyasetin dibe vurma sebebi
Dağıstan Türkmen
Dağıstan Türkmen
Atatürk düşmanlığının altında yatan ne?
Dilek Yılmaz
Dilek Yılmaz
Atatürk gerçek bir Müslüman
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri