Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okumasını öğrenmek zor değildir. Ehemmiyetine inanıp çalışan insanlar, hangi yaş grubunda olursa olsunlar Kur’an’ı kısa sürede öğrenebilirler...
Hazırlayan: Ali İhsan ER
Müslümanlar olarak çoğumuz Kur’an okumasını gereken seviyede bilmiyor, çocuklarımıza da yine o seviyede öğretemiyoruz. Faydalı olabileceği ümidiyle bu önemli eksiğimizin birkaç sebebini hatırlatalım. Bunlardan birincisi, Kur’an-ı Kerim’i harflerin hakkını vererek tecvit üzere okumanın ehemmiyetinin bilinmemesi; ikincisi, Kur’an öğrenmenin, üstesinden gelinemeyecek derecede zor telakki edilmesi; üçüncüsü de yaz tatilinde onbeş-yirmi gün bir camide veya dedemizden, ninemizden yarımyamalak öğrendiğimiz miktarın yeterli görülmesidir.
İzaha üçüncüsünden başlayacak olursak; evvela, terbiye edilmiş bir ağza sahip olmayan herhangi bir insandan talimsiz, tecvitsiz öğrenilen Kur’an ile Kur’an bilinmiş sayılamaz. Bu ancak bir başlangıç olur; devam edilirse bir temel vazifesi görür. İkincisi, Kur’an okumak, öğrenilemeyecek kadar zor değildir. Ama onun büyük bir iş olduğunu bilip gereken ehemmiyeti göstererek işe başlamamız gerekir. İnsanlar bir kariyer elde edebilmek ve bir iş bulabilmek için bir yabancı dil bilmesi gerektiğinde onu öğrenebiliyor.
Ama onu mühimseyen, senelerini verebilen, lügatlerle, bilgisayarlarla, teyplerle sabahlara kadar çalışan insanlar öğrenebiliyor. Kur’an öğrenmek bir yabancı dil öğrenmekten daha zor olmadığına göre onun ehemmiyetine inanıp gecesini gündüzüne katarak Allah’ın verdiği kabiliyetleri seferber edebilen insanlar Kur’an’ı da anlayabilir, öğrenebilirler. O zaman iş, gelip ehemmiyetine inanmaya dayanıyor.
Kur’an’ı ihmal etmeyin
Öncelikle, her Müslüman’ın Kur’an’ı öğrenmesi şarttır. Bu mevzuda ‘bilmeme’ sadece yeni Müslümanlar için mazeret kabul edilmiş, o da öğrenebilecekleri bir zaman dilimi ile sınırlandırılmıştır. Diğer taraftan hiçbir fıkıh kitabında Kur’an-ı Kerim Arapça olduğu için "Şu hatalar Arap olanların namazını bozar da, Arap olmayanınkini bozmaz" diye bir hüküm görmüyoruz.
Çünkü Allah herkese öğrenme kabiliyeti vermiş. Diğer taraftan dünyanın neresine gidilirse gidilsin hem öğretecek hoca, hem de öğrenecek yer bulmak mümkün. Bu durumda insanın öne sürecek bir mazereti de kalmıyor. İnsan bir de mahşerde Allah’ın huzurunda hesap vereceği ânı, "Büyük Buluşma"yı düşünmeli. Allah (celle celâlühû), "Matematik, Fizik, Kimya vs. onlarca ilmi öğrendin de Kur’an’ı niye öğrenmedin?" derse, "Televizyonun başında ya da bir kısım oyunlarla, yüzlerce belki binlerce saatini harcadın; ya Kur’an öğrenmek için kaç saatini harcadın?" derse ne cevap verebileceğini düşünmelidir.
Öyleyse, yaşımıza, başımıza bakmadan, Kur’an öğretebilecek isek öğretmeye, değilse öğrenmeye seferber olmalı ve şu yaz mevsimini bir Kur’an mevsimi haline getirmeli değil miyiz? İlkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar en az on altı yılını veren çocuklarımızı sekizinci sınıfı bitirdikten sonra bir Kur’an kursuna gönderip, Kur’an’ı öğretmeli değil miyiz!? Bizimkisi, çocuklar için Kur’an mevsimi diyebileceğimiz şu yaz aylarının iyi değerlendirilmesi istikametinde küçük bir hatırlatmadır.
Anneler, babalar dikkat!
Anneler, yavrularını Kur’an okumaya gidecek diye onlara sevdikleri şeylerle kahvaltı yaptırsalar, "melekler temizliği ve güzel kokuyu sever" diyerek, onları bayram namazına hazırlar gibi şefkatli elleriyle tertemiz giydirip, güzel kokular sürerek; "şimdi sen Kur’an okurken daha çok melek dinleyecek, sen ve hepimiz daha çok sevap kazanacağız deseler" ve onları öpücüklerle, dualarla uğurlasalar; babalar da yine güleryüz ve şefkatle ellerinden tutup onları bayram namazına götürür gibi bir sevinçle götürüp hocalarına teslim etseler ne kadar güzel olur.
Hocaları da onları güleryüz ve şefkatle karşılasalar, onların yaşları icabı yaramazlıklarını, gürültülerini anlayışla, sabırla karşılasalar, teneffüs vakitlerinde onların seveceği bazı yiyecek ve içecekler ikram etseler, yine teneffüslerde ve derslerden sonra onları yaşlarına göre gruplara ayırıp sevdikleri oyunlardan oynatsalar, derslerini geçtikçe birer çikolata, birer şeker dahi olsa küçük birer mükafaat, birer puan verseler, haftada bir velilerine onların öğrendikleri ve geçtikleri dersleri bildiren tebrik mahiyetinde birer not gönderseler ve sonunda güzel bir merasim yaparak birer sertifika ile onları uğurlasalar, çocuklarımız Kur’an öğrenmeye daha çok severek gelecek, derslerine daha çok ehemmiyet verecek, veliler ve hocalar da daha güzel neticeler alacaklardır.
Cuma namazına nasıl hazırlanmalıyım?
SORU: Yaklaşık iki yıldır düzenli olarak -Allah kabul etsin- Cuma namazlarını kılmaya çalışıyorum. Size sormak istediğim soru şu: Cuma namazına nasıl hazırlanmalıyım? Namaz öncesi neleri yapmalı, neleri yapmamalıyım?
Mehmet Şekerli/İstanbul
Mehmet Bey’in maili oldukça uzundu. Biz sorusunu özetlemeye çalıştık. Sorunun cevabına gelince; Cuma günü Müslümanlar açısından büyük önem taşıdığı ve âdeta bir bayram günü kabul edildiği için, perşembe günü akşamından başlamak üzere maddî ve manevî temizliğe her zamankinden daha fazla önem vermek gerekir.
Bunların başında boy abdesti (gusül) almak gelir ki cuma günü boy abdesti almak sünnettir. Bunun yanında, cuma günü namaza gelmeden önce tırnak kesmek, dişleri temizleme gibi bedeni temizlikler yapmak, temiz elbiseler giymek, başkalarını rahatsız etmeyecek, aksine onların hoşuna gidecek güzel kokular sürmek sünnet olan davranışlardır.
Kıyafetiniz temiz olsun
Bir mümin böyle değerli ve önemli bir günün manevî havasına girmeli, dua ve tövbesini bu günde saklı olup dua ve tövbelerin kabul edileceği vakit olduğu bildirilen "icabet saati"ne denk düşürmeye çalışmalı, ayrıca Kur’ân okumalı, tefekkür etmeli, Efendimiz’e salatu selâm getirmeli ve samimi bir kalp ile yüce Allah’a dua ve istiğfarda bulunmalıdır. İç ezandan cumanın farzı bitene kadar dünya kelamından uzak durmalı. Hutbe okunurken konuşmak, cami içinde uyuklamak, kirli çorap ve kıyafetlerle camiye gelmek yanlış olan davranışlardandır.
Yakınınızda tarihi bir cami var mı?
Havalar iyice ısındı. Güneş bütün sıcaklığıyla her tarafı sarıyor. İsterseniz bu hafta sonu çoluk çocuk hep beraber bulunduğunuz yere en yakın bir tarihi camiyi ziyaret edin. Bu şekilde hem tarihi bir yapıyı ziyaret etmenin hazzına erin, hem de şanlı ecdadımızı yad ederek onlara birer Fatiha gönderin.