Ateş, Meclis Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, kamuoyunda ve toplumun hemen hemen her kesiminde yoğun tepkiye neden olan telefon dinlemeleri konusundaki hukuk dışı uygulamalar ve belirsizlik iddialarının devam ettiğini söyledi.
Yaşanan tablonun polis devleti dönemlerini hatırlatan bir noktaya geldiğini ifade eden Ateş, "Son olarak 27 Ocak 2009 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, Bakanlıklar, Yargıtay, Genel Kurmay Başkanlığı'nın da bulunduğu Ankara'nın en işlek yerlerinden biri olan Kızılay'da birer saat olmak üzere, toplam 3 saat süreyle, 25 baz istasyonu üzerinden yapılan tüm cep telefon konuşmalarına ait görüşme trafiği izlenmiştir. Anayasamızın haberleşme hürriyeti ile ilgili 22. maddesi herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğunu belirtir ve bu özgürlüğün temelinin gizlilik olduğunu vurgular. Benzer şekilde, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan özel hayatın korunmasıyla ilgili düzenlemelerde izinsiz biçimde görüşmelerin kaydedilmesini, bu kayıtların yayınlanmasını açıkça suç kabul edilmektedir"dedi.
Ateş, Başbakan Erdoğan'a şu soruları yöneltti:
"3 saat süreyle Başkent Ankara'nın en önemli kurumlarının ve en işlek caddelerinin bulunduğu Kızılay'da telefon trafiğinin izlenmesi ya da dinlemesine yönelik izin için hangi tarihte başvuru yapılmıştır, ne gerekçe ile dinlenme istenmiştir?
İzleme, dinleme izni için, hangi tarihte izin verilmiştir?
Kaç telefon görüşmesi izleme, dinlemeye takılmıştır?
Söz konusu bölgede bulunan kurumlar ve bu kurumların yaptıkları görevlerin hassasiyeti de dikkate alınarak, bu tür bir izleme yapılacağına ilişkin bilgi verilen kurum var mıdır?
Yargıtay'ın konuyla ilgili kararları bilinmekteyken, genel dinleme-izleme yapılmasına nasıl izin verilmiştir?
Yapılan dinleme veya görüşme trafiğinin saptanması sırasında, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı, Yargıtay üyelerine, üst düzey bürokratlara, sivil toplum örgütü temsilcilerine ve iş adamlarına ait bilgiler yer almış mıdır?
3 saat boyunca yapılan bu izlemeye ait bilgilerin farklı amaçlarla kullanılmayacağı garanti edilebilir mi?
Daha önce Ankara veya başka illerimizde bu tür bir uygulamalar yapılmış mıdır? Anayasa ile güvence altına alınan haberleşme özgürlüğünü korumaya ve telefon dinlemesi konusunda toplumda oluşan tedirginliği gidermeye yönelik olarak yeni bir düzenleme yapmayı düşüyor musunuz?
Hukuk devleti olan Türkiye; Polis devletine mi dönüştü? Hukuk devleti isek, bu uygulamaları nasıl açıklıyorsunuz?
Söz konusu işlemle ilgili başlatılan soruşturma var mıdır? Kapsamı nedir? "