Yargıtay Genel Kurulu, bir kadının maaşına el koyup çay parası dahi vermeyen, kırılan bir çay bardağının bile hesabını soran kocası aleyhine açtığı boşanma davasını onadı. Koca tazminat ve mahkeme masraflarını da ödeyecek.
Ankara 8. Aile Mahkemesi, bir ilke imza atarak, Adalet Bakanlığı’nda çalışan bir çiftin boşanma davasında, kadının kocasından “ekonomik şiddet” gördüğü gerekçesiyle kadın lehine boşanma kararı verdi. Kadının maaşına el koyan, çay parası dahi vermeyen kocanın tazminat ödemesine ilişkin karar, koca temyize gidince Yargıtay’dan döndü.
Ancak Aile Mahkemesi hâkimi Eray Karınca kararında direnince karar yeniden yüksek yargıya gitti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da mahkemenin kararını onadı.
Dava konusu olay şöyle gelişti:
Davacı kadının iddiaları
34 yıllık evli olan ve Adalet Bakanlığı’nın farklı birimlerinde çalışan M.Ö. ile S.Ö. maddi konularda anlaşmazlık yaşadı. Bir süre önce emekliye ayrılan kadın, çalışırken emekli aylığı bağlanınca da kocası M.Ö.’nün gelirine el koyduğunu, kendisine çay parası dahi vermediğini iddia etti.
Ankara 8. Aile Mahkemesi’nde görülen davada kadın, “kendisini hastalığı döneminde otomobiliyle hastaneye götürmediğini, ilgi göstermediğini, hastaneye giderken üzerinde bir taksiye verecek kadar para bulunmadığını, içeceği çay parasını hesaplamasına neden olduğunu, eşinin kırılan bir çay bardağının bile hesabını sorduğunu, parasını kendisinin kullanmak istemesi durumunda ise davalının ‘herkes kendi ihtiyacını karşılayacak’ dediğini” iddia ederek, kocasından boşanmak istediğini belirtti.
Mahkeme, boşanmaya karar verirken, maddi baskı yaparak “ekonomik şiddet” uyguladığı kanaatine vardığı kocanın 2 bin 500 TL tazminat ile dava masraflarını da ödemesine hükmetti.
Tutumluluk gerekçesiyle ret
Ancak koca M.Ö. temyiz başvurusu yapınca, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “şiddetin ispatı olmadığı” gerekçesiyle kararı bozdu. Dairenin 1. Başkanvekili Zeki Akar bozma gerekçesinde şöyle dedi:
“Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır. Ankara’da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarrufla almamış olsalardı ayda asgari 500 TL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan parayla zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabii ki değil.”
Karar, yeniden yerel mahkemeye döndü, hâkim Eray Karınca ise ilk kararında direndi ve Yargıtay’a yeniden gönderdiği gerekçeli kararında şöyle dedi:
‘Erkeğin cimriliği somut’
“Bu durumun aynen gözün morartılması, kolun bacağın kırılması gibi gözlenmesi olanaklıdır. Yargıtay’la aramızdaki temel ayrılık her ne kadar ilk bakışta ispat hukukuna ilişkin gibi gözükmekteyse de özde fiziksel şiddete yoğunlaşılıp ekonomik şiddetin gözden kaçırılmasından kaynaklanmaktadır...
Davacı kadının hastalığı döneminde taksi parasını dahi ödeyememesi, davalı erkeğin cimriliği nedeniyle onu otomobiliyle hastaneye götürmeyişi, tanıkların somut ve görgüye dayalı bilgileridir.
O halde, uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği inancıyla önceki kararımızda direnilerek, aşağıdaki yargı kurulmuştur.”
Örnek bir karar
Karar bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. 13 Mayıs tarihinde davayı karara bağlayan Yargıtay Genel Kurulu, Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin kararını onadı. Böylece “ekonomik şiddet”e dayalı boşanma davasında örnek bir karar, Türk hukuk sisteminde yerini almış oldu.
Şükran Pakkan/Milliyet