Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Spor Yerel Haberler
Bakan Bak, down sendromlu milli sporculara başarılar diledi
Bakan Bak, down sendromlu milli sporculara başarılar diledi
Şubat ayında yaklaşık 46 bin konut hak sahibi afetzedeye teslim edildi
Şubat ayında yaklaşık 46 bin konut hak sahibi afetzedeye teslim edildi
Fahiş fiyat ve stokçuluk yapanlara 212 milyon TL ceza kesildi
Fahiş fiyat ve stokçuluk yapanlara 212 milyon TL ceza kesildi
İzmir merkezli 3 ilde “Mahzen-13” operasyonu
İzmir merkezli 3 ilde “Mahzen-13” operasyonu
Atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı
Atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı

Aydın Ünal

Kahrolası piyasa!
9 Ağustos 2018 Perşembe

AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı. Gayet mütedeyyin arkadaşım, cüz’i bir parayla, zannedersem bin TL gibi bir miktarla borsa işine girdi.

Sabah akşam endeksi takip ediyor, ne kazandığını, ne kaybettiğini hesaplıyordu. Tam o günlerde başörtüsüne ilişkin bir tartışma başladı; döviz ve borsa hafiften dalgalandı. O mütedeyyin arkadaşla karşılaştığımızda ilk tepkisi, “başörtüsünü gündeme getirip niye ortalığı karıştırıyorsunuz?” oldu.

Bu iş biraz da böyledir… Bundan bin yıl önce, Yusuf Has Hacip, devlet adamlarına öğüt veren Kutadgu Bilig adlı eserinde “sana itaat ederim, ama altının ayarıyla oynama!” diyerek, mülkün temelinin adalet kadar refah olduğunu da vurgulamıştı.

Hiç şüphe yok ki, mütedeyyin arkadaşım için başörtüsü özgürlüğü çok önemliydi. Ama aynı zamanda cebindeki para da önemliydi. Halk, özgürlük de ister refah da ister; ikisini bir arada, aynı anda ister. İkisinden biri eksik olsa rahatsız olur, sızlanır, şikâyet eder, tepki gösterir. Halk, yine hiç şüphesiz, bu taleplerinde sonuna kadar haklıdır. Siyaset de bir anlamda, halkın bu iki önemli talebi arasındaki dengeyi kurabilmektir. Asla dile getirmez ama halk, “özgürlüğün tek başına karın doyurmadığını”, “altın kafes içinde de mutlu olunamayacağını” çok iyi bilir.

AK Parti’nin 16 yıllık başarısının altında, özgürlük mücadelesini ve ekonomik kalkınma mücadelesini bir arada götürebilmiş olması yatar. Adı üstünde, AK Parti, “adalet” ve “kalkınma”yı temel politika edinmiş bir partidir. AK Parti vesayetle mücadele etmiş, zafer kazanmıştır. İnançların, değerlerin, kutsalların, dillerin üzerindeki baskıları kaldırmıştır. Türkiye’yi başörtüsüyle üniversiteye girilemeyen bir dönemden, başörtüsüyle özgürce, serbestçe, rahatça jandarmalık, polislik, hakim-savcılık yapılan bir döneme getiren AK Parti’dir. “Kürt” demenin yasak olduğu günlerden, devletin resmi televizyonundan Kürtçe yayın yapılabilen, devlet üniversitelerinde Kürtçe bölümleri açılabilen bir ülkeyi de AK Parti inşa etmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’nın MSB’ye, yani milli iradeye bağlanmış olması az şey midir? Yeni sistemle, devletin her birimine artık seçmenin, milletin hükmetmesini sağlamak az devrim midir?

Özgürlükleri genişletirken, AK Parti ekonomiyi de büyütmüştür. Türkiye ekonomisi 16 yılda 3 kattan fazla büyürken, kişi başı milli gelir de o kadar artmıştır. Yollar, okullar, hastaneler, yurtlar, barajlar, kadar sofradaki ekmek de büyümüş, yoksulluk bir o kadar gerilemiş, istihdam artmıştır.

16 yıllık AK Parti hükümetleri dönemlerinde ekonomide hiç geriye gidiş yaşamadık. Badireler atlattık, zor süreçlerden geçtik, ağır imtihanlara maruz kaldık ama hepsini aşmayı bildik. 27 Nisan bildirisinin, küresel ekonomik krizin, PKK ve FETÖ terörünün, Gezi operasyonunun, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz terör eylemlerinin ekonomiyi sarsmasını önledik. Aldığımız tedbirlerle, soğukkanlılıkla, işini bilen ekonomi yönetimiyle, en çok da piyasalara verdiğimiz güvenle her sarsıntıdan sapasağlam çıktık.

Çıkmasaydık ne olurdu? İçeriden ve dışarıdan yapılan saldırılar sonrasında ekonominin dengeleri sarsılsaydı, sofradaki ekmek, cepteki para, hanedeki huzur bozulsaydı, AK Parti tekrar tekrar seçim kazanabilir miydi? Halk, elbette her biri geçerli olan mazeretlerle ikna olabilir miydi? Özgürlük için verilen mücadele tek başına seçim kazandırabilir miydi? Dünyada pek örneği yok. Çünkü halk, mazeret değil, çözüm duymak ister; siyasetten, her ne yapıp edip çözüm üretmesini ister.

Son günlerde böyle sıkıntılı bir sürece girdik. Türkiye’ye operasyon yapıyorlar. Amenna. İç ve dış mihraklar, ekonominin dengelerini bozarak iktidarı yıpratmayı hedefliyorlar. Amenna. Fetullah’ı vermeyen ama Brunson’ı isteyen ABD şımarıkça saldırıyor. Amenna. Ancak, pazarda patatesin fiyatı arttığında, vatandaşın “operasyon”, “saldırı”, “taarruz” kavramlarını duymayıp, “siyasetle çözüm” arzulayacağını da çok iyi biliyoruz.

Ahir ömrümde, Türkiye’nin, şu kahrolası piyasa ile kavga ettiğini gördüm, ABD’ye haddini bildirdiğini de gördüm. Bu, benim için büyük, tarifsiz bir gurur. Ne var ki, herkesin benim gibi düşünmediğini, düşünmek zorunda olmadığını da çok iyi biliyorum.

Kabul edelim ki, AK Parti dönemlerinde ekonomi, kahrolası piyasanın kurallarıyla büyüdü. En zor zamanlarımızda kahrolası piyasaya güven verdiğimiz için ekonominin dengeleri muhafaza edildi. Piyasa Türkiye’ye, Türkiye’nin iktidarına, Türkiye’nin ekonomi yönetimine güvendiği için geldi, para getirdi, buraya yatırım yaptı.

16 yıldır Türkiye’yi büyüten o kahrolası piyasanın kurallarına şimdi alternatif stratejiler mi bulduk bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla yeni altın yatakları, sınırsız petrol rezervleri de bulmuş değiliz. Rusya’nın, Çin’in kredi muslukları da yine bildiğim kadarıyla sonuna kadar açılmış değil.

O zaman denklem çok basit: Kurallarına göre oynadığın ve o kurallar içinde büyüdüğün kahrolası piyasa ile, alternatifini oluşturmadan kavga etmek, didişmek, inatlaşmak kaybettirir. Piyasanın güvenini sarsacak adımlar, piyasayı ürkütecek ekonomi yönetimleri parayı kaçırır.

İnşallah yanılıyorumdur, inşallah alternatif stratejimiz vardır. Hem yanılsam bile, dedim ya, piyasa ile didişmek, ABD ile kapışmak bana gurur veriyor. Tezgâhtaki soğanın fiyatını beğenmeyen, ya da işinden atılmış bir vatandaş benimle aynı gururu paylaşmayabilir. Sonuçta oyu vatandaş veriyor ve “beni gururlandır, tamam da, karnım da doysun” diyor. Haksız da değil.

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Hrant Dink Cinayeti ve Hukukun Üstünlüğü: Siyasi Manipülasyon ve Toplumsal Bölünme
Erkan Zorlu
Erkan Zorlu
İşsizlik ve Enflasyon Arasında İnce Bir Denge
Dilek YILMAZ
Dilek YILMAZ
Siyasette İddialar ve Siyasi Oyunlar: Gerçekler ve Algılar
Münir SAATCİ
Münir SAATCİ
Milletvekilleri Belediye Başkanlığına Aday Olmamalı
Vedat Bilgin
Vedat Bilgin
Veda zamanı
Ülker Piriyeva
Ülker Piriyeva
Fransa'nın dış politikası tamamen değişmeli
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri