7 Haziran’da da işbölümü yaparak kampanya yürütmüşlerdi. Güneydoğu ve Avrupa’da PKK insanları tehdit etmiş, Batı’da ise Demirtaş’a saz çaldırarak sözde barış pazarlanmış, CHP el altından HDP’yi desteklemiş, FETÖ de hangi bölgede hangi parti AK Parti’ye en yakın rakipse ona çalışmıştı.

Şimdi de “hayır” kampanyasında hepsi birleşmiş durumdalar.

Avrupa’da “Evet”çileri çalıştırmıyorlar. Tehdit, zorbalık, yalan her şey mubah. PKK bir yandan, FETÖ öte yandan, Avrupa devletlerinden tam destek alarak buradaki soydaşlarımızı korkutmaya çalışıyorlar.

Ülke içinde de HDP’yi geri çekmiş durumdalar. CHP’ye parti kimliği ile propaganda yaptırmıyorlar. Kılıçdaroğlu’na da miting yaptırmıyorlar. Küçük salonlarda konuşturuluyor ki, tahribatı az olsun. Genel müdürün tekliften haberi bile olmadığı ortaya çıkınca muazzam bir moral bozukluğu oldu “hayır” cephesinde.

Tel tel dökülüyor, yalanla ayakta durmaya çalışıyorlar…

Bütün kampanyalarını jenerik sloganlar üzerine kurmuşlar. Hepsi de teklifle alakasız, vatandaşların aklını hor gören bir korkutma stratejisine dayanıyor.

Ortalıkta bildirileri dolaşıyor. Hepsi yalanla bezeli.

Mesela “Cumhurbaşkanı Meclis’i feshedecek” diyorlar.

YALAN…

Teklifte fesih kelimesi geçmiyor. Birlikte seçime gitme kuralı getiriliyor. Olur da Cumhurbaşkanı ile Meclis birlikte çalışamaz duruma gelirse, memleket vakit kaybetmesin, millete giderek kördüğümü hızlıca çözsünler diye.

Cumhurbaşkanı’nın tek başına Meclis’i feshetme yetkisi olmayacak. (Ama şu an var.) Seçim kararı alırsa dönemini kaybederek o da aynı gün seçime gidiyor. Aynı hak Meclis’e de verilmiş. Ama milletvekillerinin Cumhurbaşkanı gibi iki dönem dönem kısıtı yok. O yüzden bu düzenlemede Meclis’in eli Cumhurbaşkanı’na göre daha kuvvetli hale geliyor.

“Cumhurbaşkanı istediği konuda kararname çıkartacak” diyorlar.

YALAN.

Teklifi inceleyelim…

1-Cumhurbaşkanı anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen hiçbir konuda kararname çıkartamaz.

2-Cumhurbaşkanı anayasada yer alan temel haklar, kişi hakları, siyasi haklar konusunda kararaname çıkartamaz.

3-Kanunda açıkça düzenlenen konularda kararname düzenlenemez. Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri geçerlidir.

4-TBMM aynı konuda kanun düzenlerse kararname hükümsüz kalır.

5-Tüm kararnameler yargı denetimine açıktır. (Teklifin 8. Maddesi.)

“Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir konuda yargılanmasının önü kapanacak” diyorlar.

KUYRUKLU YALAN!

Bilakis, varolan sistemde Cumhurbaşkanı geniş yürütme/icra yetkilerine sahipken, asla yargılanamaz. Hem de ömür boyu hiçbir koşulda yargılanamaz.

Teklifte Cumhurbaşkanı’nın sadece görev değil, tüm eylemlerine dönük soruşturma açılması, soruşturulması ve Yüce Divan’a gönderilmesinin önü açılıyor.

600 kişilik Meclis’te 301 oy ile Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma istenebilir. 360 oy ile soruşturma açılır, 400 oy ile Yüce Divan’a gönderilir. (Bu oranlar uygar dünyayla aynıdır.)

Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı seçim yenileme kararı alamaz.

Mahkum olan Cumhurbaşkanı’nın görevi sona erer, seçime gidilir. (Madde 9.)

“Cumhurbaşkanı yargıya hakim olacak” diyorlar.

YALAN.

Anayasa Mahkemesi ile ilgili hiçbir değişiklik yok teklifte. Askeri yüksek yargı kaldırıldığı için buradan gelen iki üyelik otomatik olarak kalkmış oluyor. Üye sayısı 17’den 15’e düşüyor, bu kadar.

Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında görev süresi 2031 ve 2028’de dolan kişiler var, el insaf!

Cumhurbaşkanı beş yıllığına seçiliyor. AYM üyeleri ise 12 yıl görev yapıyorlar. Yani “zaman denetimi” yargının yanında.

HSK’da ise yargı kurumlarının seçtiği 7 üyeyi artık milletin seçtiği TBMM’deki milletvekilleri uzlaşmayla seçecek.

Bunları da kafalarına göre değil, yargının önerdiği adaylar arasından seçecekler.

Hani etkisi azalıyor dedikleri Meclis seçecek.

Hayatları yalan dolan. Yetki millete geçmesin diye tüm Türkiye düşmanları ile bir olmuş her yolu deniyorlar.

16 Nisan’da milletten gereken cevabı alacaklar.