Karma Parlamenter Meclisi (KPK) divan heyeti olarak Avrupa Parlamentosu Strasburg toplantılarına katıldık. Hafta başından beri çok yoğun temaslarda bulunduk. Perşembe günü birtakım gözlemlerimi ifade etmiştim.

Üç yıla yakındır toplanmayan bir KPK düzeneği söz konusuydu. 15 Temmuz’dan sonra dahi KPK’nın Avrupa kanadı toplantı başlığı konusunda zorluk çıkartmıştı.

Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye yapacağı ziyaret önemli bir fırsat olacak. Öncellikle Avrupa’daki Türkiye konusundaki gerçek dışı algının yeniden normal zeminine oturması gerekiyor.

Tabii PKK ve FETÖ lobisi bu ortamın normalleşmemesi için ellerinden geleni yapıyor. Aşırı sol kesimlerin tam desteğine sahipler. Sorun marjinal kesimlerin Avrupa’da gündem oluşturma boşluğunu iyi değerlendirmelerinde.

Avrupalı eurokratların ve parlamenterlerin dilinden “Avrupa değerleri” düşmüyor. Ancak bir yandan da aşırı sağın ve popülizmin yükselişi karşısında bir çare ortaya koymaktan oldukça uzaktalar. Bu nedenle de aktüel gelişmeler popülizmle idare edilmeye çalışılıyor.

Popülizmin real politik menfaatlerle birleşmesi noktasında da ortaya bugünkü durum çıkıyor.

Temaslar her halükarda önemli. Çünkü durum her ne kadar böyle olsa da, insanlar Türkiye’nin öneminin ve gücünün farkında. Sağduyu ile düşünen kesimler de hala mevcut. Ancak Avrupa’daki Türkiye dostları da Türkiye karşıtı havanın altında ezilmiş durumda. Durmadan “Bize cephane verin” deyip durdular.

Türkiye’ye yakın çevrelerin dahi bu şekilde davranması, ülkemizin içinden geçtiği kritik süreçleri ve özellikle de 15 Temmuz darbe girişimini tam manasıyla kavrayamadıklarını gösteriyor. Tabii işin içinde kolaya kaçmak da var. Her zaman güncele teslim olmak en kolayıdır. Bizler de heyet olarak İsmail Emrah Karayel’in başkanlığında Türkiye’nin gerçeklerini, haklı tezlerini muhataplarımıza anlattık. Özellikle de Suriye’nin kuzeyinde hiçbir terör örgütünün devletleşmesine müsaade edilmeyeceğini, bunun kırmızıçizgimiz olduğunu anlatabildiğimize inanıyorum.

Öte yandan, Türkiye’nin AB ile müzakere süreci ve bu süreçteki yükümlülükleri ile Suriye, Terör, YPG/PKK ve Afrin meselelerinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini ifade ettik. Türkiye’nin AB üyeliğindeki kararlı tutumunu teyit ettik.

Ben özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakçı’ya ve ekibine özverili çalışmaları için teşekkür ediyorum. Zor şartlarda ciddi bir emek sarf ediyorlar.

Kısa sürede bir mucize beklenmese de, Türkiye’nin tezleri bir bir ispatlanacak ve birçokları mahcup olarak pozisyon değiştirecekler.