DÜNYA listelerinde tescilli marka olan Kalecik Karası üzümünde yılın ilk olgunlaşmış meyveleri toplanmaya başlandı.
Yöredeki 300 çiftçi, 10 bin dönüm alanda bir yıl boyunca gözü gibi bakıp, gece gündüz çalışarak ürettiği 2 bin ton mahsulü Eylül ayının başında toplayıp çevre illere ve yurt dışına işlenmemiş yaş meyve, pekmez ve sirke haliyle ya da çekirdeğini öğütüp işledikten sonra satmaya hazırlanıyor.
Kalecik ilçesinin Gökdere köyünde yaşayan üzüm üreticisi Davut Köse, ilçede yetiştirilen üzümlerin 1970 yılında “filoksera” hastalığına yakalandığını ve tümünün kuruyarak yok olduğunu anımsattı.
Köse, o yıllarda bahçelerde bahçıvanlık yapan dedesi ve Ankara Üniversitesi’nin işbirliğinde oluşturulan bir bağda, hastalıktan kurtarılan omcalarla (bağ kütüğü) yapılan çalışmalar sonucunda iğneyle kuyu kazar gibi asmaların yeniden çoğaltıldığını, zamanla da tüm ilçeye yayıldığını anlattı.
Farklı aroması var
Kalecİk Karası’nın Türkiye’nin her yerinde yetişebileceğini ancak, Kalecik’te yetişen üzümlerin farklı bir aromaya sahip olduğunu dile getiren Köse, bu farklılığın Kızılırmak Nehri’nin geçtiği yerlerden beraberinde getirdiği demir ve mineral dolu toprağın yanı sıra bölgede bulunan manyezitten kaynaklandığını belirtti. Köse, Kalecik Karası’nın diğer üzümlerden farklı olarak orta büyüklükte ve daha şekerli olduğuna işaret ederek, üzümden pekmez, kuru üzüm, sirke ve şarap gibi çeşitli yan mamuller üreterek piyasa sunduklarını, üzümün büyük bir beğeniyle tüketildiğini ifade etti.Bir fidanın meyve verecek olgunluğa üç yılda geldiğine dikkati çeken Davut Köse, “Bağlarımızda 35-40 yıllık asmalar bulunuyor. Bu asmanın tanesinden bir sezonda 25 kilo üzüm alabiliyoruz. Boyları yılda bir metre uzayan bu asmalar, Kızılırmak’a yakın yerlerde daha farklı bir lezzete sahip” dedi.