SWISSOTEL’in personel balosunda sahne alan sevilen şarkıcı, müzik dünyasını ve projelerini anlattı:
“Dünyaca ünlü bir grupla, bir albüm çalışması yapacağız. Onunla ilgili görüşmeler yapılıyor. 4-5 şarkılık bir single var. Üç şarkısı hazır. Yeni yılda bir televizyon programına başlayacağız. Kısmet. Bizim işlerde yüzlerce görüşme olur, birkaç tanesi hayata geçirilir.
İlk başladığımdan şimdiye kadar sektörle ilgili ve iyiye giden bir değişiklik yok. Çevrenizde her yerin fast food’la çevrili olduğunu ve herkesin oralardan beslenmesini düşünün. Toplum obez olur. Müzik de öyle. Her şey o kadar fast food ki, içinde protein yok. Kulak anlamında çok obez bir dinleyici kitlesi var.
Müziği doğru dinlemek
Bu dönem çok açılan müzik okulları var. Anne ve babaların çocuklarını müziğe yönlendirmesi lazım. İlla ki bir enstrüman çalmasına gerek yok. Bu okullarda müziği doğru dinlemeyi öğrenmeli. Müzik algısı, göz gibi, damak gibi eğitilebilir bir şeydir. Kulağı eğitmek gerekiyor. İşin gerçeği biz şov unsuru içinde müziği kaybettik. Dünyada bu böyle değil. Tabi ki şov unsuru var. Ama gerçek müziğin korunduğu bir yapı söz konusu.
Son üç albüm daha olgun
Her şeyden önce ilk albümde deneysellik var. Biraz daha sancılı geçiyor. Neyi nasıl yapmanız gerektiğine karar veriyorsunuz. Ama artık daha rahatım ve kolay. Şunu söyleyebilirim son üç albüm çok daha olgun ve kendinden emin albümler. Ya herkese ulaşmak, çevrenizi genişletmek için ortalamayı düşüreceksiniz. Yada rafine işler yapacaksınız. Sizi bilen, güvenen insanlar bu işe gözü kapalı girecek. Ben hep ikinci yolu tercih ettim. Daha rafine yaşamayı tercih ediyorum.
Tek şarkıyla anılmak tüm dünyada yaşanıyor
Bazı şarkılar vardır. Frank Sinatra dünya starı ama iki şarkıyla anılır. Dünyada çok örneği var. Sekiz albüm yapıp, 100’ün üzerinde şarkı besteleyip “Yaz aşkım”la anılmak beni sadece besteci olarak incitiyor. Ama ben o psikolojiyi yendiysem, başka bestelerimin de olduğunu biliyorsam, başka insanların da bunu bilmesi lazım. Bu benim kaderim değil, dünyada müzik yapan insanların kaderi.
Şiddet kader değil
EGE, 2012 yılında pilot bölgesi Ankara olan “Gelincikler” projesiyle şiddet gören kadınların haklarının savunulacağını anlattı. Ege şunları söyledi:
“2011 yılı, projeler için hazırlıkla geçti. 2012 yılı projelerin hayata geçirileceği yıl olacak. “Gelincikler” projesiyle ilgili bir singlemız vardı.Ankara Barosu, Ankara Valiliği ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttüğü bir proje. Şiddet gören kadınların korunması, rehabilitesi ve hukuksal haklarıyla ilgili. Onun sözünü ve müziğini yazdık, klibini çektik. 2012 yılının başlarında da, klip gösterilmeye başlanacak. Pilot bölge Ankara. Şiddet mağduru kadın 444 43 06’yı aradığında bir saat içinde doktor, avukat, polis, ambulans aynı anda geliyor.
Türkiye’de bir ilk
Fiziksel darp söz konusu ise hastane masrafları ücretsiz karşılanıyor. Psikolojik destekle birlikte ifadesi alınıyor ve ikiye ayrılıyor. Birinci kısım kalacağı güvenli bir yer yoksa, güvenli bir yer tahsis ediliyor, iş bulunuyor. İş bulana kadar maaş bağlanıyor. İkinci aşamada boşanma, nafaka gibi konuları baro ücretsiz olarak takip ediyor.”