Cumartesi ve pazar günleri Cebeci’de kurulan ikinci el pazarı, diğer adıyla bit pazarı, koleksiyonerleri, antika meraklılarını ve ucuza alışveriş yapmak isteyenleri tek çatı altında bir araya getiriyor. Akıllara gelebilecek her türlü ürünün tezgahlardaki yerini aldığı ikinci el pazarının, hastalık derecesinde müdavimleri bulunuyor. Her hafta ortalama 80 ile 100 arasında esnafın tezgah açtığı pazarda, profesyoneller için müzayedelik ürünler bile bulunuyor. Pazara ürün sunabilmek için Türkiye’nin dört bir yanını karış karış gezen esnaf, “Burada yok diye bir şey yok. Taş plaktan otomobil lastiğine, dişçi koltuğundan 80 yıllık rozetlere kadar her türlü ürün bulunuyor” diyor.
Antika değeri taşıyan lambalı radyoları, 1950’li yıllardan günümüze kadar çıkan taş plakları ve nostaljik bakırları meraklılarının beğenisine sunan Hüseyin Doğan, bilinen adıyla Son Plakçı Hüseyin, yıllardır antika ürünlerin peşinden koşuyor.
SATARKEN İÇİM BURKULUYOR
“Müşteri memnuniyeti her şeyden önemli” diyen Doğan, isteklere yanıt verebilmek için “Son Plakçı Hüseyin” adıyla bir de kartvizit bastırmış. Büyük bir tutkuyla topladığı plakları satarken içinin burkulduğunu söyleyen Doğan, “Ben bu işe gönül verdim. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, kıymetli parçaları bulur getiririm. 300 tane long, bine yakın 45’lik ve 30’a yakın da taş plağım var. Her hafta Cebeci’de bu plakları satışa sunuyorum. Plakların yanı sıra yapımı çok eskilere dayanan pikaplar, eskilerin çok iyi bildiği lambalı radyolar ve evlere değer katan, yaşanmışlıkların izlerini taşıyan bakırlar da yoğun ilgi görüyor” dedi.
10 bin liraya satılan plakları olduğunu ifade eden Doğan, “Aynı plaktan piyasada başka yoksa satarken üzülüyorum. Onca emekle, kilometrelerce yolların sonunda kavuştuğum plaklardan ayrılmak bana hüzün veriyor” diye konuştu.
DOSTLAR HABER VERİYOR
Profesyoneller için antika değeri taşıyan ürünleri bulmanın en önemli yolunu da anlatan Doğan, şunları söyledi:
“Gittiğimiz her yerde, tanıştığımız her insana antika merakımızdan bahsederiz. Yıllarca kurduğumuz ilişkiler bize, kıymetli eşyaların kapısını aralar. Taşınan, şehir ya da ülke değiştiren bazı insanlar eşyalarını götürmek istemez. Dostlarımız bize bunu haber verir. Ev sahibiyle belli bir ücret karşılığında anlaşır ve eşyaları alırız. O eşyaların arasından çok kıymetli antikalar da çıkabilir, elimiz de boş dönebiliriz. Bu iş ile ilgilenen profesyonellerin genel yöntemi budur.”
TÜRK MALI OYUNCAKLAR
Pazarda tezgah açan bir diğer esnaf da, emekli emniyet müdürü İbrahim Bozkurt. “Bu iş gönül vermeden yapılmaz” diyen Bozkurt, Ege’li. Koleksiyon yapmaya da 18 yaşında, Ege’ye has ürünleri biriktirmekle başlamış. Tezgahında 1970’li yıllarda Türkiye’de yapılan oyuncaklar var. Özellikle trenlerine tutkuyla bağlı olan Bozkurt, “1970’li yıllarda Türkiye’de dört tane oyuncak fabrikası vardı. 1980’li yıllarda Çin malının ülkeye girişi serbest bırakıldıktan sonra, Türk oyuncak fabrikaları birer birer kapanmış. Üretimi yapılan oyuncaklarla o yıllarda Çin ve Japonya ile yarışan Türkiye’de malesef şimdilerde bir tane bile oyuncak fabrikası yok” diyor.
MÜZAYEDELİK PARÇALAR
Her türlü müşterinin pazarı ziyaret ettiğini söyleyen Bozkurt, şöyle devam etti:
“Pazarın üç türlü müşterisi var. Kimi ucuza alışveriş yapmak için buraya gelir. İkinci el ayakkabı, elbise, ev eşyası gibi ürünleri burada piyasa değerinin çok altında bulmak mümkün. Antika merakı olan müşteri kitlesi ise, Başkent’te azımsanmayacak kadar çok. Pazarı bilen müşteri, daha gün doğmadan, elinde fenerlerle buraya gelir. Profesyoneller ise, müzayede de satabilecekleri ürünler için tezgahları ziyaret eder. Tarihin izlerini taşıyan tablolar, antika parçalar bizim esnafımızın elinde bulunur.”
İKİNCİ ELDE DİŞÇİ KOLTUĞU
Pazarın tam ortasında bir dişçi koltuğu bulunuyor. Görenleri şaşırtan koltuğun hikayesini esnaf, şöyle anlatıyor:
“Bir muayenehane kapanırken bu koltuğu bir arkadaşımız bulmuş. ‘Her türlü ürünün bulunduğu pazarda neden bir de dişçi koltuğu olmasın ki” demiş ve onu buraya getirmiş. Yüzlerce ürünün alıcı bulduğu pazarda bu koltuk da sahibini bekliyor. Bizler ise, satılana kadar onun üzerinde dinleniyoruz.”