ANKARA / “Evvel Zaman İçinde ve Sonra” ismi nasıl doğdu?
Bu isim esasında benim sanatımı ve misyonumu da özetleyen bir isim. Her dilde bir hikaye anlatacılığı, geçmişin güne taşınması vardır. Her toplum, her kültür geçmişini, tarihini, kültürünü yaşatmaya ve geliştirmeye içgüdüsel olarak çalışır ve bu eğitim daha sıfırdan, annenin verdiği eğitimle başlar. Her dilde hikaye anlatımları “Evvel Zaman İçinde” diye başlar, ben de sergime bu adı verdim çünkü benim sanatım da modern olmakla birlikte kökleri çok daha derinde olan, Osmanlı ve Japon saray sanatlarına ve kültürlerine uzanan bir olgu.
Günümüzdeki geleneksel sanat çalışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Ne yazık ki Türkiye’de hala oturmuş bir sanat bilincinden ve kavram netliğinden bahsetmek imkansız, hala çok büyük bir karmaşa yaşıyoruz. Türkiye’de “geleneksel” deyince insanların aklına sadece Osmanlı sanatları ve İslami motifler veya öğeler içeren işler geliyor. Yahut daha da kötüsü başka bir zümre de geleneksel sanatı gericilik olarak algılıyor. Fakat bunların her ikisi de yanlış. Bugün Türkiye’nin hemen her yerinde geleneksel sanatlar adı altında yüzlerce kursun açıldığını ve bu kurslardan binlerce insanın çıktığını görüyorsunuz. Fakat baktığınız zaman bu insanların arasından bir tane gerçek manada sanatçı çıkmıyor. Neden, çünkü bu insanlar ve bunlara ders veren kimseler sanatı yanlış algılıyor ve sürekli eski eserlerin kopyalarını yaptırıyor. Geleneksel sanat demek, geçmişi tekrarlamak değildir, geçmişten güç alarak, ona dayanarak, yeni bir şey yaratmaktır.
Sizce günümüzde geleneksel sanatlar nasıl devam ettirebilir?
Geleneksel sanat yapabilmek ve bunu bir adım öteye götürebilmek için öncelikle kendi tarihini, geçmişini ve kültürünü çok iyi bilmen, bunu hiç bir komplekse kapılmadan tam manasıyla kabullenebilmen, sindirebilmen, onu bir parçan olarak özümseyebilmen gerekir.
Ankara’da bir sergi açıyorsunuz, bunun özel bir nedeni var mı?
Tabii, İstanbul’da çok köklü ve oturmuş bir sanat piyasası ve sürekli bunu takip eden bir toplum var. Fakat ne yazık ki başkent olmasına rağmen Ankara’da henüz oturabilmiş, böyle bir düzen yok. Tabii ki sahne sanatları denildiğinde, opera denildiğinde Türkiye’de akla ilk gelen merkez Ankara’dır. Fakat modern sanat anlamında başkentin kat etmesi gereken daha çok mesafe olduğunu düşünüyorum. Ben mümkün olduğunca sanatımı, İstanbul’un da dışına çıkarmaya ve diğer şehirlerimize de taşımaya çalışıyorum.ANKARA /